Manisa’nın Saruhanlı ilçesi Apak Mahallesi’nde çıkan orman yangını kontrol altına alınırken, Seyitoba Mahallesi’nde çıkan orman yangınına ise havadan ve karadan müdahale sürdürülüyor. Yangınlara neden olduğu belirlenen 2 şüpheli gözaltına alındı. Manisa’nın Saruhanlı ilçesi Apak ve Seyitoba Mahallerinde iki farklı orman yangını çıktı. Apak Mahallesi’ndeki 13.35’te çıkan orman yangını 3 saatte kontrol altına alınırken, saat 13.20 sıralarında Seyitoba Mahallesi’nde tarım arazisinde başlayan yangın ormana sıçradı. İhbar üzerine yangına, İzmir Orman Bölge Müdürlüğü’ne ait 5 uçak, 13 helikopter, 38 arazöz, 12 su ikmal, 6 dozer ile havadan ve karadan müdahale sürdürülüyor. Havanın kararmasıyla nedeniyle uçak ve helikopterler çalışmalarını sonlandırırken, yangına karadan müdahale devam ediyor. Öte yandan jandarma ekipleri Apak Mahallesi'ndeki yangına, çiftliğinde demir kaynağı yaparken neden olduğu öne sürülen F.K. ile Seyitoba Mahallesi yakınlarında bahçe temizliği yaparken yangın çıkardığı iddia edilen M.S.’yi gözaltına aldı. (DHA)

İBB Başkanı ve Cumhurbaşkanı Adayı Ekrem İmamoğlu, Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer hakkında verilen tahliye kararına rağmen serbest bırakılmamasına tepki gösterdi. İmamoğlu, tüm tutuklu CHP’li başkanların derhal serbest bırakılması gerektiğini belirterek yargılamaların TRT’den canlı yayınlanmasını talep etti. İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı ve Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu, Esenyurt Belediye Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özer hakkındaki tahliye kararının uygulanmamasını eleştirdi. Tahliye kararını "gecikmiş ama memnuniyet verici" olarak değerlendiren İmamoğlu, Özer’in hala cezaevinde olmasına tepki gösterdi. “Bu davalar hukuki değil, siyasi” İmamoğlu, tanık ifadelerinin davanın siyasi nedenlerle açıldığını açıkça ortaya koyduğunu belirterek şunları söyledi: “Ahmet Özer hakkında verilen tahliye kararını gecikmiş de olsa memnuniyetle karşılıyorum. Ancak ne yazık ki Ahmet Özer tahliye kararına rağmen hâlâ cezaevinde. Daha önce birçok CHP’li belediye başkanımızın tutuklanmasına yol açan bir iftiracının suçlamaları nedeniyle Silivri’de tutulmaya devam ediyor. Üstelik bu suçlamalara dair hâlâ bir iddianame bile hazırlanmadı.” “Yargı tacizi Esenyurt'ta başladı” İmamoğlu, CHP’li belediyelere yönelik yargı baskısının ilk adımının Esenyurt’ta atıldığını ifade ederek şöyle konuştu: “CHP’li belediyelere yönelik yargı tacizinin ilk adımı Esenyurt’ta atıldı. Başkanımız tutuklandı, belediyeye kayyım atandı. Ardından diğer tutuklamalar geldi. Bugünkü tahliye kararı, iktidarın yanlış yoldan döneceğinin işareti olmalı.” “TRT’de canlı yayınlansın” İmamoğlu, çağrısını şu sözlerle sürdürdü: “Beklentimiz açık ve nettir: Ahmet Özer ve haksız yere tutulan tüm belediye başkanlarımız derhal serbest bırakılmalı, iddianameler hazırlanmalı, yargılamalar başlamalı ve TRT’den canlı olarak yayınlanmalıdır. Milletin iradesini yok sayan bu hukuk dışı anlayışa karşı hep birlikte mücadele etmeye devam edeceğiz.”

Denizli — Kamu Çerçeve Protokolü (KÇP) görüşmelerinde hükümet halen olumlu bir adım atmadı. Türk-İş'in aldığı kararla kamu iş yerlerinde eylemler sürüyor. Yol-İş Sendikasına üye işçiler Denizli'de mesai sonrası iş yerlerini terk etmedi. İşçiler KÇP'ye ilişkin taleplerini ve eylem planlarını tartıştı. Kara yolu işçileri KÇP çözüme kavuşana kadar mücadelede kararlı. "Mücadelemizden vazgeçmiyoruz" Eyleme ilişkin Evrensel'e konuşan Yol-İş İzmir 1 No'lu Şube Yöneticisi Himmet Çetin, mücadeleyi sonuna kadar sürdüreceklerini belirtti. Çetin, "Taleplerimizden de mücadelemizden de vazgeçmiyoruz. Türk-İş'in aldığı karar doğrultusunda eylemlerimizi sürdüreceğiz. Kamu işçileri olarak bir an önce KÇP'nin çözüme kavuşturulmasını istiyoruz. Zafer direnen emekçinin olacak" dedi. (Evrensel)

Marksist teori gerçek özelliklerini ancak devrimci bir kitle hareketiyle doğrudan doğruya ilişki kurarak kazanır. Devrimci kitle hareketi eylemden yoksunsa ya da yenilgiye uğramışsa teori kaçınılmaz o...

15/06/2025 - Gece başınızı yastığa koyduğunuzda zihninizi susturamıyorsanız, bilişsel karıştırma tekniği uykuya dalmanızı kolaylaştırabilir.

Diyarbakır — Diyarbakır’ın Çınar ilçesinde tamir sırasında başı traktörün parçaları arasında sıkışan 28 yaşındaki oto tamir ustası Salih Dağlı yaşamını yitirdi. Dağlı, Kızıl Parti kurucuları arasında yer alıyordu. Edinilen bilgiye göre, Dağlı, Çınar Sanayi Sitesindeki bir tamir atölyesinde arızalı traktörün altında bakım yaparken aracın aniden hareket etmesi sonucu sıkıştı ve olay yerinde hayatını kaybetti. Ambulansın olay anından en az bir saat sonra, savcının ise 2 saat sonra olay yerine intikal etmesi nedeniyle aile bireyleri ile polis arasında kısa gerginlik yaşandı. Ayrıca Dağlı’nın bir ay öncesine kadar asgari ücretin altında çalıştırıldığı, sigortasının da olmadığı öğrenildi. Dağlı’nın cenazesi otopsi işlemlerinin ardından defnedildi. 10 aylık evli olduğu öğrenilen Dağlı’nın yaşamını yitirmesiyle ilgili soruşturma başlatıldı. Kızıl Parti: İhmallerin takipçisi olacağız Kızıl Parti, üyesi olan Salih Dağlı için baş sağlığı mesajı yayımladı. Kızıl Partinin mesajı şöyle: “Yoldaşımız Salih Dağlı, çalıştığı atölyede bir iş cinayeti sonucunda hayatını kaybetti. Yoldaşımızın beklenmeyen ölümünün derin üzüntüsünü yaşıyoruz. Salih, Amed’de örgütlü mücadele içinde aktif olarak yer alan, örgütlenme faaliyetlerimizde görev alan bir işçi yoldaşımızdı. Partimizin kurucuları arasındaydı. Onunla Hatay’da yaşanan deprem döneminde, depremin yarattığı yıkıma karşı gecesini gündüzüne katarak emek verdiği yardım ve dayanışma çalışmaları içinde tanıştık. Aradan geçen iki yıldan fazla zamanda bize kattığı, bizimle paylaştığı her şey için minnettarız. Yoldaşımızı kaybetmenin acısını yaşarken, hayatını kaybetmesine sebep olan olayda bulunması olası ihmallerin takipçisi olacağız. Salih’i, eşitlik ve özgürlük için verdiğimiz mücadelede yaşatacağız! Işıklar içinde uyu yoldaş!” June 14, 2025 "Gece gündüz demeden enkaz altındakilere yetişti" Dağlı’nın cenazesi bugün defnedilirken, mezar başında konuşan Kızıl Parti üyelerinden Emre Derse, iş cinayetlerinde daha fazla can yitirmemek için ellerinden geleni yapmaya devam edeceklerini söyledi. Derse, “İhmal kabul edilemez. Çalışırken karnımız doysun diye çalışıyoruz, canlarımızı toprağa vermek için çalışmıyoruz. İş cinayetlerinin tekrarının yaşanmaması için önlemlerin alınmasını istiyoruz, takipçisi olacağız” şeklinde konuştu. Kızıl Parti üyesi Yusuf Eren Ezgin de “Salih yoldaş yüreklerimizi yüreğinle götürdün. Dünya toprağında kötülük yokmuşçasına gülümserdin, ölüm yokmuşçasına mücadele ettin. Yaşarken kendini geçtin depremzedelere, yoksula, halka kucak açtın. Toprağa mazlum girmesin diye, genç, kadın emekçi girmesin diye canını siper ettin” diyerek seslendi. “Salih yoldaşımızı henüz 28'inde bu acımasız çarkların arasında kaybetmeyi kabullenemiyoruz” diyen Ezgin sözlerini şöyle sürdürdü: “Salih yoldaş 6 Şubat’ta gece gündüz demeden enkaz altındakilere yetişti. Malatay’dan Adıyaman’a geçti. Çınar il yönetimimizi beraber kurduk, örnek bir devrimciydi. Evlendi, sade bir mahalle düğünü yaptık Salih yoldaşa. Hayatında ilk defa sigortasız çalışmak zorunda kaldı. Buna razı geldi. Bir yıldır çalıştığı sanayide her gün sigorta talep etti, patron o ki bugün yarın diyerek erteledi. İlk asgari ücretini geçen ay alabildi, öncesinde 15 bin liraya razı geldi. Salih yoldaşımızı bu düzen aldı aramızdan, onun bu şartlarda ölümüne razı olamıyoruz. Kandan beslenen bu düzenin ihmalleri sonucu Salih yoldaşı yitirmeyi kabullenemiyoruz. Kabul etmeyeceğiz.”

Bursa — Okullar kapandı. Çocuklar evde. Kadınlar işte. Devlet yok. Erkekler sessiz. Her yaz evlerin içinde, “Ben işe gideceğim, peki bu çocuk ne olacak?​” sorusu dönüyor. Ve cevabı da “Kadın halleder” oluyor. Ama nasıl? Kimi gece vardiyasına geçmeye çalışıyor, kimi çocuğunu memlekete gönderiyor gözyaşları içinde. Kimi Kur’an kursuna yazdırıyor, çünkü mahallede kreş yok, belediyenin yaz okulunda kontenjan yok, özel kursun taksiti kira kadar. Bu ülkede yaz tatili, çocuğu olan kadınlar için “Çocuğuna bakacak kimse yoksa çalışamazsın” demek. Çünkü bu düzen, bakım emeğini hâlâ kadının “doğal görevi” sayıyor. Kadınlar kendi hayatını askıya alıyor, vardiyasını değiştiriyor, çocuklarını gözünden uzağa yolluyor, borçla kurs parası bulmaya çalışıyor. Yine de yetmiyor. Yine de eksik kalıyor. Bu yıl da aynı yükle baş başa kalan iki kadının hikayesiyle başlıyoruz yaz mevsimine: Bursa’da bir fabrikada çalışan Ayşe ve çocuğunu Diyarbakır’a göndermek zorunda kalan Büşra anlatıyor. Anlattıkları yalnızca kendilerini değil, bu ülkedeki milyonlarca kadını tarif ediyor. "Kreşsiz, desteksiz, babasız bu yük nereye kadar" Mesaiye yetişebilmek için sabah 6’da evden çıkıyor Ayşe, “Oğlum o saatte daha uyuyor oluyor. Kahvaltısını kendisi hazırlıyor. 6 yaşında bir çocuk bu. İçim içimi yiyor. Yangın çıksa ne yapar? Birisi kapıyı çalsa? O televizyon izlerken ben makinelerin başında çalışıyorum. Kadın olmak; aklının yarısını hep evde bırakmak demek zaten” diyor. Büşra da bir kadın işçi 5 yaşındaki çocuğunu memlekete göndermek zorunda kalmış, “Beni görmesin diye ağlamadan erken çıktım evden. Çünkü kalırsam gitmeyecektim. Çocuğum tatilde değil; annesinden ayrı büyümeye zorlanıyor. Kurs var ama para yok. Belediyede kontenjan yok. Mecburiyetler içinde sıkıştık. Kayıt olduk, dönüş olmadı. Özele gücümüz yetmedi. Göz göre göre çocuğu anneme yolladım. Patron desen ‘Hallediversin’ diyor. Peki nasıl? Kreşsiz, desteksiz, babasız bu yük nereye kadar taşınır?​” diye anlatıyor. Mecburen Kur’an kursuna Ayşe devam ediyor sonra, “Gece vardiyasına geçmeye çalıştım ama gece bakacak kimse yok. Belediyeye başvurdum, yaz okulu saatleri bizim mesaiye uymuyor. Özele baktım, 8 bin lira. Maaşımın yarısı. Bu parayla mont bile alamıyorum. Biz çözüm değil, mecburiyet yaşıyoruz. Kimse çocuğunu sabahın köründe Kur’an kursuna zevkinden yollamıyor. Yalnız kalmasın diye mecbur kalıyor kadınlar. O kurslarda ne anlatılıyor, kim var bilmiyorlar bile. Ama başka alternatif yok. Bu sistem boşluğu bilerek bırakıyor. Çocuklar tarikatlara emanet ediliyor, sonra da kadınlara ‘Niye yolladın’ deniyor. Asıl sorgulanması gereken bu düzen” diyor. "Kadının hayatı yarıya iniyor" Kadın işçilerin vicdan azabı, işsizlik ve borç üçgeninde dönüp durduğunu söyleyen Büşra, “Bu döngüye girip de bağırmayan her kurum bu düzene suç ortaklığı yapıyor. Kreş her mahallede, çocuk kulübü her fabrikada olmalı. Bizim gibi çalışan kadınlar için gece açık kreşler, vardiyalı yaz okulları, her mahallede çocuk kulübü olmalı. Ama yok. Çünkü kimsenin derdi çocuklar değil; kimsenin derdi kadınlar değil. Çocuğunu iş yerine yakın bir kreşe bırakamayan her kadın yarı zamanlı çalışıyor aslında. Devletin ücretsiz kreşi, belediyenin ulaşılabilir yaz okulu, patronun sorumluluğu yoksa bu yük kadının hayatını yarıya indiriyor” ifadelerini kullanıyor.

Sosyalist partiler, SOLDEP, ESP, EHP, Yeşil Sol Parti, EMEP, SYKP, Devrimci Parti, SODAP İsrail'in İran'a saldırılarına karşı ortak açıklama yaparak Ankara'ya "İsrail'e savaş desteği vermekten derhal ...

İsrail Komünist Partisi ve Hadash’ın açıklamasında İran'a saldırının “Ortadoğu’yu kapsayacak tehlikeli bir savaşın başlangıcı” olabileceği uyarısı yapıldı. Halkın tırmanışa karşı çıkması istendi. Fotoğraf: AA İsrail Komünist Partisi ve bileşeni olduğu Demokratik Barış ve Eşitlik Cephesi (Hadash) ortak bir açıklama yayımlayarak İsrail’in İran’a yönelik saldırısını kınadı. Açıklamada, saldırının tehlikeli bir savaşın başlangıcı olduğu uyarısı yapıldı. Milletvekili Ofer Cassif’in X hesabından paylaştığı açıklamada, “Hadash ve Maki, bu sabah erken saatlerde gerçekleşen İran’a yönelik büyük çaplı İsrail saldırısına karşı çıkıyor. Bu, Benyamin Netanyahu hükümetinin parlamento muhalefetinin desteğiyle bölgeyi bugün var olandan daha geniş bir tırmanışa sürükleme girişiminin bir parçasıdır” denildi. Saldırının “tüm Ortadoğu bölgesini kapsayabilecek tehlikeli bir savaşın başlangıcı” gibi göründüğü uyarısı yapılarak bu sürecin durdurulması gerektiğine dikkat çekti. “İsrail hükümetinin, yarattığı durumu, Gazze Şeridi ve işgal altındaki Batı Şeria’ya yönelik daha da tehlikeli planları hayata geçirmek için kullanabileceği konusunda uyarıyor, dünyayı, yaklaşan felaketi durdurmak için gerçek ve samimi tavırlar almaya çağırıyoruz” ifadeleri kullanılan açıklamada İsrail halkına bu tırmanışı protesto etme çağrısı yapıldı. Açıklamada ayrıca, “Ortadoğu’da ve dünyanın her yerinde istisnasız tüm nükleer silah programlarına ilkesel olarak karşı çıkıyoruz ve tüm ülkeleri, dünyadaki insani felaketleri önlemeyi amaçlayan uluslararası anlaşmalara saygı göstermeye çağırıyoruz” denildi.

Özer Akdemir ozerakdemir@gmail.com Aydın’ın Didim ve Söke ilçeleri sınırları içerisinde bulunan Büyük Menderes Deltası Doğal Sit Alanının koruma statüsünün yeniden değerlendirilmesi ile ilgili Cumhurbaşkanı kararnamesi ile Dilek Yarımadası Milli Parkı'nın koruma statüsünün düşürülmesine karşı açılan davada bugün bilirkişi keşfi yapılacak. Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile koruma statüsü düşürüldü TMMOB Genel Merkezi tarafından Danaştay’a açılan davada 03.08.2023 tarihli 32268 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 7463 sayılı Cumhurbaşkanı Kararının yürütmesinin durdurulması ve iptali talep ediliyor. Aydın Barosu Çevre Komisyonu üyesi avukat Hicran Danışman tarafından hazırlanan dava dilekçesinde Dilek Yarımadası-Büyük Menderes Deltası, sahip olduğu ekosistem ile hassas derecede koruma altında olduğu dile getiriliyor. Cumhurbaşkanı Kararı ile Dilek Yarımadası-Büyük Menderes Deltası Milli Park içindeki önemli bir alanın koruma derece statüsünün eski 1. Derece Doğal Sit statüsünden düşürüldüğü ve Doğanbey, Akköy, Batıköy "Kesin Korunacak Hassas Alanlar" (1.derecede doğal sit) statüsü dışında bırakıldığına dikkat çekilen dilekçede bu değişikliğin hukuka aykırı olduğu ileri sürülüyor. Hukuka aykırılık iddiasının nedenleri Dilekçede hukuka aykırılık iddiası şu gerekçelere dayandırılıyor; Büyük Menderes Deltası Doğal Sit Alanı: Dilek Yarımadası Milli Parkını çevreleyen, ülkemiz için ender bulunan ve günümüze kadar korunan önemli alanlardandır. Biyolojik çeşitliliğin, doğal kaynakların ve bunlarla ilişkili kültürel kaynakların korunması ve devamlılığının sağlanması amacıyla ilgili mevzuata göre yönetilen; milli parklar, tabiat parkları, tabiat anıtları, tabiatı koruma alanları, doğal sit alanları, sulak alanlar, özel çevre koruma bölgeleri ve benzeri koruma statüsü bulunan kara, su ya da deniz alanları da korunan alanlardır. Dilek Yarımadası-Büyük Menderes Deltası, ülkemizin en önemli milli parklarındandır. Bu alan, ülkemizin uluslararası öneme sahip sulak alanlarındandır. Milli Park, flora yönünden çok zengin olup belirlenen 804 bitki türü içerisinden 33 tanesi de endemik niteliktedir. Bunlardan 6 tanesi de dünyada sadece milli park içerisinde yaşamaktadır. Alan, çok özel bitki çeşitliliğine sahip olduğundan Avrupa Konseyi tarafından Flora Biyogenetik Rezerv alanı ilan edilmiştir. Flora zenginliği faunasını da etkilemiş, milli parkta 29 tür memeli ile 42 çeşit sürüngen türü ve çok sayıda deniz canlısına ev sahipliği yapmaktadır. Bölge, nesli tükendiği düşünülen Anadolu Parsı'nın batıda yaşadığı son noktadır. Dünyada en nadir 10 deniz memelisinden biri olan Akdeniz Foku da bölgdeki kıyılarda yaşamaktadır. Uluslararası ölçekte tanınan bir alan Alanın delta bölümü, lagünler ve tuzcul karakterdeki bataklıklar ve düzlükleri kapsayan delta özeliğinde bir kıyı sulak alandır. Deltayı yaklaşık 256 kuş türü, çeşitli amaçlar için kullanmaktadır Bu kuşlardan 70% deltada üremektedir. Nesli tehlike altında olan Küçük Karabatak, Tepeli Pelikan, Küçük Akbalıkçıl, Küçük Kerkenez ve Akkuyruklu Kartal, Delta'da üreyen önemli bazı kuş türleridir. Menderes Deltası, levrek ve çipura balıklarının üreme amacıyla kullandığı iki alandan biri olması nedeniyle ülkemizdeki ender ekosistem rezerv alanlarından birisidir. Tüm bu özelikleri nedeniyle alan, uluslararası ölçütte tanınan ve uluslararası proje çalışmalarına konu olan bir koruma alanımızdır. Milli Parkın gelecek kuşaklara taşınmasına engel Alanın 1. Derece koruma statüsü ilan edilen dönemdeki tüm flora, fauna, sucul ekosistem değerlerinin bugün de aynı olduğuna dikkat çekilen dilekçede, “Milli Park'ın yüzyıllardır sahip olduğu ekosistem değerleri günümüzde de aynı önemde var olduğundan gerçekleştirilen bu değişikliğin Milli Park'ın korunarak gelecek kuşaklara taşınması önünde bir engel olacaktır. Özellikle enerji ve ulaşım gibi hizmetlerin alana girmesi ile birlikte alanda yaşayan flora ve faunanın yaşamlarının etkileneceği açıktır. Bu durum imzalanan uluslararası antlaşmalarımıza da aykırı bir değişikliktir” ifadelerine yer verildi. Cumhurbaşkanı kararı ne gibi sonuçlara yol açabilir? 2019 yılı itibarı ile mevzuatta yapılan değişiklerle koruma statülerinin ve ilke kararları değiştirildiğini, koruma tedbirlerinin esnetildiğinin aktarıldığı dilekçede Milli Park alanındaki statü değişikliğinin yol açabileceği sorunlar şu şekilde sıralanı; “Statü değişikli ile birlikte, bölgede artacak olan insan yoğunluğu ve peyzaj bütünlüğünün bozulmasının ekolojik tahribat yaratacağı öngörüsü yapılmamıştır. "Nitelikli Doğal Koruma Alanları" ve "Sürdürülebilir Koruma ve Kontrollü Kullanım Alanı" için izin verilecek faaliyetlerin kaynak kirliliği, denizsel akıntı ve hareketler ile uzun vadede Dilek Yarımadası Mili Parkını ve sulak alan ekosistemini olumsuz yönde etkileyeceği değerlendirilmemiştir. Statü değişikliği ile bölgede mevcut bulunan ve planlanan inşaat, maden, enerji ve gıda yatırımlarının, hem lojistik karasal faaliyetleri hem de çevresel etkileri bakımından yaratacağı riskler belirlenmemiştir. İklim krizinin bu denli derinleştiği, kuraklık, su krizi, yanlış hidrolojik planlamalar, kirlilik gibi nedenlerle su kaynaklarımızın, sulak alanlarımızın gün geçtikçe azaldığı, ülkemizde bulunan su kaynaklarının yönetiminin uluslararası boyut kazandığı böylesi bir dönemde yapılanan statü değişikliğinin sonuçları, maalesef ki ekolojik bir yıkım yaratacaktır. Yürütmeyi durdurma ve kararın iptali isteniyor Dava dilekçesinde Anayasaya ve hukuka aykırı olan Cumhurbaşkanlığı kararının telafisi güç ve imkansız zararlar doğuracağı dile getirilerek yürütmesinin durdurulması ve ardından işlemin iptali talep edildi. Danıştay 4. Daire başkanı ve tetkik hakimi ile Ankara üniversitesinden bilirkişilerden oluşan heyet Milli Parkla ilgili incelemelerine Doğanbey’den başladılar.

Kentli orta sınıf aileler böylece birbirlerine yük olmadan, ailelerinin özel hayatlarının mahremiyetlerini koruyarak “duygusal bağımlılıklarını” sürdürebilmektedirler.

İzmir – Karaburun ilçesi Mordoğan Mahallesi'ndeki ormanlık alanda henüz belirlenemeyen bir nedenle yangın çıktı. İhbar üzerine bölgeye İzmir Orman Bölge Müdürlüğüne ait 2 uçak, 6 helikopter, 14 arazöz, 4 su ikmal aracı ve 3 dozer sevk edildi. Ekiplerin yangını kontrol altına alma çalışmaları sürüyor. (AA)

BM Genel Kurulu, Gazze’de derhal ateşkes sağlanmasını ve sınırlardan insani yardımların geçişine izin verilmesini talep eden tasarıyı kabul etti.

Introduction Subtitle: Socialist Strategies in Different Countries (Erkin Özalp, 2025; first published in Turkish in 2023) Is it po...