Evrensel Gazetesi
banner
evrensel.net
Evrensel Gazetesi
@evrensel.net
7 Haziran 1995'ten beri emeğin sesi, gerçeğin habercisi
#EvrenselSeninleGüçlü...
Oku okut, e-gazeteye abone ol!
https://abone.evrensel.net/
Pinned
Evrensel30Yaşında

🗞️Sesimizi emekçilerden, gücümüzü okurlarımızdan alıyoruz. Yasaklara, cezalara rağmen susmayan Evrensel, 30 yıldır emeğin, özgürlüğün ve adaletin sesini duyuruyor

Haydi, “Emeğin Sesine Kulak Ver!”, gerçeğin habercisini güçlendir

🎂Birlikte nice 30 yıllara!
Leyla Zana, Amedspor’un Iğdır FK maçına katılmayacak

Amedspor’un, Bursasporlu taraftarların küfürlü tezahüratlarla hedef aldığı Leyla Zana’yı Iğdır FK maçına davet ettiği ancak Zana’nın kudaveti nazikçe… https://www.evrensel...
Leyla Zana, Amedspor’un Iğdır FK maçına katılmayacak
Yazıyı Küçült (-) Yazıyı Büyüt (+) Amedspor, bir grup Bursaspor taraftarının küfürlü tezahüratta bulunduğu Leyla Zana'yı pazar günü oynanacak Iğdır FK maçına davet etti. CEGA Medya'nın haberine göre Leyla Zana, kulübün istişare kurulundaki kadın üyelerle görüşerek daveti nazikçe reddetti. Zana’nın, mevcut aşamada bu meselelerden uzak durmak istediğini söyleyerek teklifi geri çevirdiği bildirildi. Diğer yandan Amedspor, Iğdır FK ile oynanacak maçı kadınların ücretsiz olarak tribünlerden takip edebileceğini açıklamıştı. Amedspor-Iğdır FK karşılaşması 28 Aralık Pazar günü saat 19.00'da başlayacak. Ne olmuştu? TFF 2’nci Lig’de Somaspor ile Bursaspor arasında Soma’da oynanan karşılaşmada, Bursasporlu bir grup taraftar Leyla Zana’yı cinsiyetçi ve küfürlü tezahüratlarla hedef almıştı. Zana’ya yönelik küfürlü tezahüratların ardından Amedspor binasına Leyla Zana posteri asılmıştı. DEM Parti Genel Merkezi tarafından yapılan açıklamada “Leyla Zana şahsında kadınlara yönelik cinsiyetçi saldırıyı ve nefret söylemini en sert biçimde kınıyoruz. Cinsiyetçi küfür suçtur, nefret söylemi suçtur, hedef gösterme suçtur! Sessiz kalan herkes bu suça ortaktır. Bu nefret diline karşı ilgili bakanlık ve kurumları sorumluluk almaya davet ediyoruz. Bursaspor yönetimini, Türkiye Futbol Federasyonunu ve müsabakadan sorumlu tüm birimleri derhal harekete geçmeye çağırıyoruz” denilmişti. DEM Parti Ankara Savcılığına suç duyurusunda bulundu. Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, ise olaylara ilişkin “gerekli adli ve idari soruşturmaların yürütüldüğünü, bant çözümlemeleri yapıldığını” söyledi. AKP İstanbul Milletvekili Salim Ensarioğlu, 19 Aralık'ta MHP Lideri Bahçeli'yi ziyaretinde Leyla Zana'nın da konuşulduğunu duyurdu. Bahçeli'nin Zana'yı hedef alan tezahüratlara kendilerinin de tepkili olduğunu ve bu tür bir dilin ülke birliğine zarar verdiğini ifade ettiği belirtildi. Tepkilerin ardından yazılı bir açıklama yapan Bursaspor Kulübü Başkanı Enes Çelik, söz konusu küfürleri “kısa süreli olan ve tekrarlanmayan bir tezahürat” olduğu savunmasında bulundu. Çelik, kulübe yönelik eleştirileri ise, “belirli çevreler tarafından farklı ve gizli ajandaların ürünü” dedi.
www.evrensel.net
December 26, 2025 at 1:01 PM
SDG: Öcalan’dan mesaj geldi ancak mesajın içeriği kamuoyuna yansıtıldığı gibi değil

SDG Basın Sözcüsü Ferhad Şamî, Abdullah Öcalan’ın SDG’ye mesaj gönderdiği iddialarını… https://www.evrensel...
SDG: Öcalan’dan mesaj geldi ancak mesajın içeriği kamuoyuna yansıtıldığı gibi değil
Yazıyı Küçült (-) Yazıyı Büyüt (+) Suriye Demokratik Güçleri (SDG) Basın Sözcüsü Ferhad Şamî, Suudi Arabistan merkezli Al Arabiya televizyonuna verdiği röportajda, Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi ile HTŞ yönetimi arasında devam eden görüşmelere değindi. Şamî, PKK lideri Abdullah Öcalan’ın SDG’ye mesaj gönderdiği iddialarına da açıklık getirdi. Ferhad Şamî, SDG Genel Komutanı Mazlum Abdi’nin yıl sonundan önce Şam’ı ziyaret edeceğini belirterek, SDG’nin Suriye ordusuna entegre edilmesi gerektiği konusunda hemfikir olduklarını ve Şam ile ortak noktaların bulunduğunu söyledi. Röportajda, PKK lideri Abdullah Öcalan’ın SDG’ye mesaj gönderdiği iddiaları da soruldu. Şami, böyle bir mesajın olduğunu, ancak içeriğinin kamuoyuna yansıtıldığı şekilde olmadığını söyledi. SDG bünyesinde yabancı unsurlar bulunduğu iddialarını da reddeden Şami, SDG saflarındaki yabancıların, Kobane kuşatması sırasında IŞİD’e karşı gönüllü olarak savaşa katılan kişiler olduğunu söyledi. Mektupla ilgili ne iddia edildi? PKK lideri Abdullah Öcalan'ın, Suriye Demokratik Güçleri (SDG) komutanlarından Mazlum Abdi'ye mektup göndererek SDG içerisindeki yabancı unsurların ayıklanması konusunda çağrıda bulunduğu iddia edilmişti. iktidar medyasında çıkan haberlerde, İmralı’da güvenlik birimlerinin Öcalan'la yaptıkları değerlendirmelerde, Ankara'nın ‘olmazsa olmazı’ olarak gördüğü "yabancı unsurların SDG'den ayıklanması" konusunu ele aldı. Değerlendirmelerin ardından Öcalan, Mazlum Abdi’ye bir mektup gönderdi. İddiaya göre; yabancı unsurlar çıkarılırsa, Türkiye bu durumu "Terörsüz Türkiye" konusunda atılacak hukuki adımlar için önemli bir aşama olarak kabul edecek. Türkiye vatandaşı örgüt üyelerinin isterlerse Türkiye’ye dönüş yapabilecekleri, çıkarılacak hukuki düzenlemelerden bu grubun da yararlanabileceği ifade ediliyor.
www.evrensel.net
December 26, 2025 at 12:44 PM
İstanbul Taksiciler Esnaf Odası Başkanı Eyüp Aksu, artan maliyetleri gerekçe göstererek taksi ücretlerine en az yüzde 30 zam talep ettiklerini açıkladı https://www.evrensel...
İstanbul’da taksi ücretlerine zam talebi: Esnaf en az yüzde 30 artış istiyor
Yazıyı Küçült (-) Yazıyı Büyüt (+) Yeni yıla günler kala İstanbul’da taksi ücretlerine zam talebi gündeme geldi. Artan akaryakıt, bakım ve işletme maliyetlerini gerekçe gösteren taksi esnafı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne (İBB) resmi başvuruda bulundu. İstanbul Taksiciler Esnaf Odası Başkanı Eyüp Aksu, zam taleplerine ilişkin yaptığı açıklamada; başvurunun İBB Meclisi ile Toplu Ulaşım Hizmetleri Müdürlüğü’ne iletildiğini söyledi. Aksu, “Gelir-gider tablolarımızı sunduk. Enflasyon, asgari ücret ve artan maliyetler dikkate alındığında zam kaçınılmaz. Bizim talebimiz en az yüzde 30. Beklentimiz daha yüksek ancak yüzde 30 alt sınırdır” dedi. Mevcut tarife İstanbul’da en son Eylül 2025’te yapılan düzenlemeyle taksimetre açılış ücreti 54,50 TL, kilometre başına ücret 36,30 TL, saatlik zaman tarifesi 453,71 TL ve kısa mesafe (indi-bindi) ücreti 175 TL olarak belirlenmişti. Zam olursa ne değişecek? Taksi ücretlerine yüzde 30 zam yapılması halinde, açılış ücretinin 70,85 TL’ye, kısa mesafe ücretinin ise 227,50 TL’ye yükselmesi bekleniyor. Zam talebinin önümüzdeki günlerde İBB Ulaşım Koordinasyon Merkezi (UKOME) gündemine gelmesi öngörülüyor.
www.evrensel.net
December 26, 2025 at 12:30 PM
Dünyanın 1 yılı

Darbeler de emperyalistler arası ittifakların yeniden yapılanmasının bir parçasıdır. Bu devletler, emperyalist güçlere tamamen bağımlı ve Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya… https://www.evrensel...
Emperyalist planlar, darbeler ve mücadelelerin ortasında Afrika
Yazıyı Küçült (-) Yazıyı Büyüt (+) Dragoss Ouedraogo* Afrika, emperyalist sistemin krizinden nasibini aldı. Hatta emperyalist güçlerin egemenliğinin artması nedeniyle bu krizden daha fazla zarar gördü. Afrika, muazzam tarım ve maden kaynakları ve jeostratejik konumu nedeniyle, her zamankinden daha fazla emperyalist güçler ve onların tekelleri arasında çatışmaların yaşandığı bir bölge haline geldi. Emperyalistler arası rekabet, bu güçler ve müttefiklerinin maden kaynaklarını yağmalamak için kışkırttıkları gerici savaşların başlıca nedenleridir. Bu durum, Batı Afrika’nın Sahel bölgesinde (Burkina Faso, Mali, Nijer), Sudan’da, Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nde vb. görülmektedir. Birçok Afrika ülkesinde, yeni sömürgeci sistemlerin iflası gözlemlenmektedir. Bu başarısızlık, yeni sömürgeci rejimlerin halkların güvenliğini sağlayamamasını ve tutarlı bir ekonomik ve sosyal kalkınmayı garanti edememesini yansıtmaktadır. Sonuç olarak, Sahel ülkelerini, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Orta Afrika Cumhuriyeti, Sudan, Eritre vb. ülkeleri kaosa sürükleyen silahlı çatışmalar yaygınlaşmaktadır. Askeri darbeler ‘ilerici’ değil Afrika’daki durum, askeri darbelerle kurulan askeri rejimlerin geri dönüşüyle de şekillenmiştir (Burkina Faso olarak bilinen Yukarı Volta, Mali, Nijer, Gabon, Gine-Conakry, Gine-Bissau). Bu darbelerin temel amacı, kıtada devrimci bir krizin olgunlaşmasını engellemek ve yeni sömürgeci sistemi ortadan kaldıracak demokratik, halkçı, antiemperyalist bir devrimin patlak vermesini önlemektir. Bu darbeler de emperyalistler arası ittifakların yeniden yapılanmasının bir parçasıdır. Bu devletler, emperyalist güçlere tamamen bağımlı ve Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası gibi uluslararası finans kurumlarına tabi olan neokolonyal ülkeler olmaya devam etmektedir. Bu nedenle, darbelerden ilerici, hele ki devrimci sonuç çıkamaz; devrimler bir grup askerin veya aydınlanmış bir kurtarıcının değil, örgütlü kitlelerin eseridirler. Neyse ki, halklar ve işçi sınıfı, emperyalist kapitalist sisteme gerçek bir alternatifin gerekliliğinin giderek daha fazla farkına varıyor, krizin sonuçlarını ödemeyi reddediyor ve zaman zaman ayaklanma boyutlarına ulaşan mücadeleler geliştirmek için örgütleniyor. Birçok Afrika ülkesinde gençler, demokratik ve sosyal haklarını talep etmek için sokaklara dökülüyor ve protesto gösterileri düzenliyor. Buna örnek olarak, yozlaşmış hükümetlerin barbarca baskısına rağmen, ekim ve kasım aylarında Madagaskar ve Fas’ta gençlerin düzenlediği gösteriler verilebilir. Bu çok çeşitli mücadelelerle, Afrika’nın farklı ülkelerindeki işçi sınıfı, halklar ve gençlik, sömürücü kapitalist sistemi ve onun yıkıcı etkilerini reddediyor. Yaşamlarının güvencesizliği ile şirketlerin ve çokuluslu şirketlerin elde ettiği devasa kârlar arasındaki kabul edilemez çelişkiyi kınıyorlar. Burkina Faso’da 2025 yılı Bu yıl emperyalist güçlerin, özellikle Fransızlar ve uluslararası emperyalizmin, yeni sömürgeci egemenliğini ve sömürüsünü sürdürmek ve güçlendirmek için kullandığı araçlar olan silahlı terörist gruplar tarafından halkımıza on yıldır dayatılan gerici iç savaşın devam ettiği bir ortamda geçti. Silahlı terörist grupların saldırıları ve 2025 yılı boyunca bu saldırıların yeniden alevlenmesi, Savunma ve Güvenlik Güçleri (FDS) ve Vatan Savunma Gönüllüleri (VDP) ile sivil halk arasında binlerce kişinin ölümüne neden oldu. Bu saldırılar, milyonlarca insanın ülke içinde yerinden edilmesine, halkın üretim faaliyetlerini sürdürmesinin engellenmesine ve dolayısıyla gelir kaynaklarından mahrum kalmasına neden olarak, eşi görülmemiş bir insani kriz yaratmıştır. Milyonlarca vatandaş, temel sosyal hizmetlere (barınma, eğitim ve sağlık) erişememektedir. Ayrıca, ülkenin çeşitli bölgelerinde, silahlı terörist gruplarla iş birliği yapmakla suçlanan halk, katledilmektedir. Bu haksız savaş, Burkina Faso’yu da siyasi istikrarsızlığa sürükledi ve ocak 2022 ile eylül 2022 arasında 8 ay içinde iki askeri darbe yaşandı. Son darbe, “Koruma ve Yeniden Kurma Hareketi” ni (MPSR2) iktidara taşıdı ve bu hareketin başına, gerçek bir sahtekar olan Yüzbaşı İbrahim Traoré geçti. Bu hareket hem güvenlik hem de ekonomik ve sosyal açıdan benzeri görülmemiş bir kaosun habercisi olan faşist bir yönetim tarzıyla karakterizedir. Kurulan yalan, demagoji, manipülasyon ve terörle yöneten gerçek bir gerici iktidardır. Ağır baskı, ağır yoksulluk Silahlı terörist grupların eylemlerini durduramayan MPSR2, işçi sınıfına ve halka baskı uygulamaya çalışıyor ve bunu, gerçek bir ticaret konusu haline gelen güvenlik krizini bahane olarak kullanıyor. Vatandaşların kaçırılması ve zorla kaybedilmesi, ölüm mangaları tarafından yapılan yargısız infazlar, ceza amaçlı cepheye sevkler; ifade, düşünce ve gösteri özgürlüğünün sorgulanması, basının susturulması, Burkina Genel İşçi Konfederasyonu (CGT-B) genel sekreterinin işten çıkarılması gibi haksız işten çıkarmalar, bu mantığın bir parçasıdır. Yaşam pahalılığı her geçen gün artmakta ve halkı endişe verici bir yoksulluğa sürüklemektedir. Tüm halkımız temel ihtiyaç maddelerinin ve temel sosyal hizmetlerin fiyatlarında giderek artan bir artışa tanık olmaktadır. Yalgado Üniversite Hastanesindeki bazı işlemlerin ve muayenelerin ücretlendirilmesi de buna bir örnektir. Ayrıca, şeker gibi halkın sürekli olarak tükettiği ürünlerin temin edilememesi de dikkat çekmektedir. Halkın yoksullaşması ve sefaleti, kısmen güvenlik durumuyla açıklanabilir olsa da esas olarak IMF ve Dünya Bankası’nın önlemlerinden kaynaklanmaktadır ve İbrahim Traoré’nin iktidarı bu önlemlerin iyi bir öğrencisi haline gelmiştir. Özetle, MPSR 2 yönetimi, rejimin yeni sömürgeci niteliği konusunda kafa karışıklığı yaratmak amacıyla, ülkedeki gerici ve karanlık güçlere başvurarak, sahte devrimci söylemlerle faşist bir yönetim sergilemektedir. Ancak, aklı başında ve dürüst olan herkes, örneğin, küresel emperyalist kapitalist sistemin mali polisi olan IMF’nin MPSR2’nin ekonomik yönetimini övmekten geri durmadığını görebilir. Geniş çaplı mücadelelerin zemini hazırlanıyor Ancak, halkımızın MPSR2 iktidarının ve giderek daha fazla izole olan lideri Yüzbaşı İbrahim Traoré’nin sahtekarlığını reddettiği herkes için giderek daha açık hale geliyor. Bölgelerde giderek güçlenen protestolarla gözlemlenen hareketlenmeler, MPSR2’nin başarısızlığının ve halkın, özellikle güvenlikle ilgili endişelerinin doğru bir şekilde çözülmesi için bilinçlenmesinin bir ifadesidir. Bu mücadeleler bazen iktidarın sembolleri ve destekçilerine karşı şiddetli ayaklanmalara dönüşmektedir. Sağlık, eğitim ve madencilik sektörlerinde işçi grevleri gerçekleştirilmiştir. 2025 yılı, 8 Mart, 1 Mayıs ve 30-31 Ekim 2014’teki halk ayaklanmasının yıl dönümü gibi önemli tarihlerde de hareketlenmelere sahne olmuştur. Bu hareketlilikler ve birleşik mücadeleler, kitle örgütleri ve siyasi partiler kolektifi çerçevesinde, aynı zamanda pahalı yaşam, yolsuzluk ve cezasızlığa karşı koalisyon içinde de yürütülmektedir. Gücün faşistleşmesine rağmen devam eden bu direniş ve mücadele ruhu, demokratik ve sosyal haklar ile ulusal ve sosyal özgürlük için geniş çaplı halk mücadelelerinin zeminini hazırlamaktadır. *Burkina Fasolu Antropolog, Sinemacı ve İnsan Hakları Savunucusu
www.evrensel.net
December 26, 2025 at 12:10 PM
"Bu ülkede iktidar belli periyotlarda gündemi belirlemekle kalmıyor; bu aralar bir de gündemi diziye çevirip toplumu da o dizinin gönüllü izleyicisine dönüştürüyor."

✒️ Esat Aydın azdı https://www.evrensel...
Kuyruk köpeği sallıyor: Siyasalın magazinle imtihanı
"Siyasetin en sert kırılma hattı olması gereken gündem “sıradan” akışa karışıp gidiyorsa, eğer ülke bir dizi setine çevrildiyse, bizim işimiz senaryonun hangi sınıfa, hangi iktidar hesabına çalıştığını göstermek." Fotoğraf: DHA Bu ülkede iktidar belli periyotlarda gündemi belirlemekle kalmıyor; bu aralar bir de gündemi diziye çevirip toplumu da o dizinin gönüllü izleyicisine dönüştürüyor. Kansu Yıldırım’ın: “Ünlüler, güzel kadınlar, zengin adamlar, uyuşturucu, seks, kayıtlar... Toplum bol entrikalı suç drama dizisi izler gibi gündemi takip etmeye çalışıyor. Olay örgüsünü de karmakarışık hale getirerek iyice magazinselleştirdiler. Bu aslında bir tür operasyonel kabiliyet göstergesi.” diye tanımladığı bir hal var şu günlerde. Akıp giden suç-magazin kolajı, hakikatin üstüne serilen bir örtü olarak da işlev görüyor; hakikatin yerine ikame edilen, ölçülen, test edilen bir iletişim pratiği olarak da... Guy Debord buna “gösteri” diyor. Debord, “Gösteri Toplumu”nda “gösteri”yi magazin-tv gürültüsü diye daraltmaz. Gösteri, Debord’un deyişiyle “toplumsal yaşamın egemen modeli” olarak, bilgi, propaganda, reklam, eğlence biçimlerinde her yere sızar. Hakikati tartışılacak bir mesele olmaktan çıkarıp tüketilecek bir temsil haline getirir. Sonuçta büyük krizler “yaşanan” değil “izlenen” şeylere dönüşür. Öfke ve dikkat, şovun ritmine bağlandıkça toplumsal enerji apatinin konforuna akıtılır. Rejim de bu pasifleşmeyi, ölçüp biçip dozlayarak kendi ekmeğine yağ sürer. Kansu Yıldırım’ın “BTK’da, RTÜK’te, güvenlik aygıtlarında ölçülüyordur” sezgisi de buraya oturuyor. Bu rejimde iletişim; ölçme-biçme, kitle tepkisini kalibre etme, dozu ayarlama sanatı aynı zamanda, basit bir propaganda aracı değil. Kitabın bugünkü Türkiye ile bağı da burada… Mehmet Akif Ersoy’dan Sadettin Saran’a ünlü, uyuşturucu, suç, kayıt, seks, operasyon dizisi gibi akan gündem, Debord’un tarif ettiği anlamda “gösteri”nin güncel formu… Siyasal krizin bir hesaplaşma üretmesini engelleyip onu izlenebilir bir şeye dönüştürüyor. Yıldırım haklı: Burada “iktidar güçlü mü, güçsüz mü, iç çekişme var mı, yok mu” tartışması kişilere sıkıştıkça, asıl mekanizma da kaçıyor. Çünkü mekanizma, bir hikaye makinesi gibi çalışıyor. Halkın belindeki kemeri sıkıp patronun belindekini gevşetebiliyor; bir gün barınma krizini boğuyor, ertesi gün asgari ücretin açtığı yarayı “sabır” diye pansumanlamaya yarıyor. Kadın cinayetlerini istatistikle paketleyip MESEM’deki çocuk ölümlerini talihsiz vakaya indiriyor. Barış ihtimali olan bir ülkenin aklını, bir anda Mehmet Akif Ersoy tartışmasının koridoruna sıkıştırabiliyor. Yani olağanüstü olan, olağanlaştırılıyor. Bu olağanlaştırmanın tekniği, iletişim literatüründe basitçe “gündem kurma” diye anılıyor. Medya neyi sık ve baskın biçimde öne çıkarırsa, toplum onu en önemli mesele diye hatırlamaya yatkın hale geliyor. Gökşen Göksu’nun geçtiğimiz gün Medyascope’taki yazısında sorduğu şu sorular da burada anlam kazanıyor: “O halde bize kişilerin özel hayatı neden pornografik bir senaryo eşliğinde sunuluyor? Kimin kiminle, nerede, ne zaman, nasıl cinsel ilişkiye girdiğini neden bilmek zorunda bırakılıyoruz? Bu kirli bilgileri kim ya da kimler, hangi amaçla servis ediyor, belirli bir kanaldan ve koro eşliğinde yayınlanmasındaki amaç, eğer toplumun ‘Aaaa ne kadar ahlaksızlarmış’ deme beklentisi değilse, bu pornografik sis perdesinden kimin ne muradı var?” Her bir soruda bir düğüm var. Çünkü karmaşıklaştırılmış olay örgüsü, siyaseti bir yurttaş faaliyeti olmaktan çıkarıp bir magazinel dedektiflik oyununa çeviriyor. Öfke, şaşkınlık, tiksinti ve merak arasındaki bir duygulanım salıncağında gidip geliyor toplum… Toplumun reaksiyon kontrolü de böylece kurulmuş oluyor. Sonunda herkes gündemle ilgili, herkes konuşmuş oluyor; ama kimse ilerleyemiyor. Bunun sinemada bir adı var: Wag the Dog. Türkiye’de “Başkanın Adamları” adıyla bilinir. Filmde seçim öncesi başkanın skandalını örtmek için bir algı uzmanı ile bir Hollywood yapımcısı el ele verip medyanın ve kamuoyunun dikkatini başka yere çekmek amacıyla Arnavutluk’la sahte bir savaş kurguluyorlar. Görüntü, şarkı, kahraman hikayesi, semboller… her şey tasarlanıyor. Filmin politik iddiası da şu: Modern siyasette hakikat çoğu zaman olan bitenin kendisinden çok, ona dair üretilen anlatıyla yarışır. Yani iktidar gündemi bir senaryo gibi kurgular, medyayı o senaryonun dağıtım ağına, toplumu da “izleyici”ye çevirebilir. Evet, Wag the Dog bizde de “dikkat saptırma siyaseti, sahte gündem üretimi” diye özetlenebilecek mantıkla bu bağlama oturuyor; çünkü filmde de iktidar, kendi krizini görünmez kılmak için hikaye üretimini, bir yönetim tekniğine çeviriyor. Bizim bugünlerde tartıştığımız “ünlüler, operasyon” dizgesi de aynı mekanizmayı çağırıyor. Artık mesele skandalın siyasal ekonomisi; yani hangi hakikati perdelediği, hangi fay hattını kırdığı ve toplumsal dikkati nasıl seyre bağladığı… Wag the Dog’la benzerlik; gündemin bir prodüksiyon gibi yönetilmesi, dikkat ve duygu akışının profesyonelce ayarlanması… Yani burada da tali gündem asli gündemi yönetiyor, “kuyruk köpeği sallıyor.” Üstelik bu yalnızca bizim icadımız da değil; iktidar mimarilerinin tarihsel repertuarı. İtalya’da Berlusconi, medya gücüyle siyasal alanı yeniden düzenlerken skandal, eğlence ve siyaset aynı ekrana yığılmış; televizyon, bir tür sürekli kampanya makinesine dönmüştü. Sonradan anlaşıldı; “hafif içerik”, ağır bir politik miras üretebiliyor. Bizde de magazinselleşen suçlar, ünlüler ve klik hikayeleri bir olay örgüsüne çevrildikçe, asıl meseleler bölüm arasına sıkışıyor. Rus siyasal literatürünün “kompromat” dediği şey de iktidar blokları içinde sadakat ve hizalanma üretmenin en pratik araçlarından biri. Malzeme toplanır, dosyalanır, takas edilir ve zamanı gelince seçici biçimde dolaşıma sokulur. Bu haliyle “Kompromat”, Jerome Salle imzasıyla filme de çekildi. Film, Sibirya’da görev yapan bir Fransız’ın Rus makamlarınca “kurulmuş” bir dosyanın hedefi olduğu hat üzerinden ilerliyor. Bu filmin politik kıymeti, “kompromat”ı ahlaki skandalı aşan, yönetim tekniği olarak göstermesi… Yine; Filipinler örneğinde siyasetle şov dünyasının iç içe geçmesi ve dijital manipülasyon, Brezilya’da Lava Jato sürecinin yarattığı devasa medya-hukuk gösterisi de siyasetin eksenini kaydırıp, iktidar bloklarının yeniden dizilmesine hizmet edebilen bir mühendislik momenti üretebildi. Şimdi dönüp Türkiye’ye bakınca, Yıldırım’ın Bob Jessop üzerinden kurduğu “yönetim” çerçevesi daha da anlam kazanıyor. Hegemonya projesi zayıfladığında ya da sınıflara hitap eden bir toplumsal vaat kurulamadığında idari aksamı diri tutan şey, kriz yönetiminden çıkıp kriz dramaturjisi oluyor. Ve burada en tehlikeli eşik şurası: Bu dramaturjiyi teşhir etmeye çalışırken, farkında olmadan rejimin ekmeğindeki yağı katmerleme riski. Çünkü biz de olay örgüsünü çözen “yorumcuya” dönüştükçe, rejimin istediği şeye hizmet ediyoruz. Toplumu da karmaşık durumun takipçisi, izleyicisi kılıyoruz. O yüzden kendimize şu ölçütü koymak gerekiyor diye düşünüyorum: Skandalın ayrıntılarından kaç, skandalın işlevine bak. Peki kahir ekseriyete göre bu suç-drama selinin işlevi ne: Kurucu partiye topyekûn saldırıyı sıradanlaştırmak; cumhurbaşkanı adayının tutukluluğunu rutine çevirmek mi? Ücret çöküşünü, servet transferini, AKP içi klik çatışmalarını dedikodu formunda izlettirirken post-Erdoğan dönemi için mıntıka temizliğini görünmez kılmak mı? İktisadi ve siyasi kabiliyetleri bir yerde toparlayan düzeni, bir magazin perdesiyle korumak mı? Ez-cümle; siyasetin en sert kırılma hattı olması gereken gündem “sıradan” akışa karışıp gidiyorsa, eğer ülke bir dizi setine çevrildiyse, bizim işimiz senaryonun hangi sınıfa, hangi iktidar hesabına çalıştığını göstermek. Çünkü bu çağın otoriterliği, yalnız zorla kurulmuyor; hikayeyle de yönetiyor. * Siyasal İletişim Danışmanı
www.evrensel.net
December 26, 2025 at 12:07 PM
TÜİK Gelir dağılımı istatistiklerine göre nüfusun yüzde 60'ının açlık sınırının altında kaldı. Sınırı aşabilen ilk grup, en zengin ikinci dilim oldu.

En dar gelirli… https://www.evrensel...
Gelir dağılımında uçurum derinleşti: Hanehalklarının yüzde 60’ı açlık sınırının altında
Yazıyı Küçült (-) Yazıyı Büyüt (+) Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından yayımlanan 2025 yılı Gelir Dağılımı İstatistikleri, toplumdaki gelir uçurumunun derinleştiğini ve yoksullaşma eğiliminin arttığını ortaya koydu. 2024 verilerine dayanan rapora göre, nüfusun en düşük gelire sahip yüzde 20’lik kesiminin toplam gelirden aldığı pay sadece yüzde 6,4’te kalırken, en zengin yüzde 20’lik grup gelirin yüzde 48’ine el koydu. Veriler, orta ve alt gelir gruplarında yukarı yönlü hareketliliğin azaldığını, aksine "aşağı düşüşün" hızlandığını gösterdi. En yoksul ikinci ve üçüncü yüzde 10’luk gruplardan bir alt basamağa düşenlerin oranı yüzde 20'leri aşarken, üst gruplara tırmanabilenler sınırlı kaldı. Buna karşın en zengin kesim, yüzde 68,1 oranında yerini koruyarak ekonomik çalkantılardan en az etkilenen grup oldu. Hanehalklarının yüzde 60’ı temel gıda harcamasına yetemiyor .2024 yılında en yoksul yüzde 20’lik kesimin kişi başı aylık ortalama geliri 8 bin 838 TL ile asgari ücretin yarısına ancak ulaşabildi. Bu grubun geliri, BİSAM’ın Aralık 2024 için açıkladığı 27 bin 553 TL’lik açlık sınırının sadece yüzde 32’sini karşılayabildi. İkinci yüzde 20’lik dilimde kişi başı gelir 14 bin 410 TL, üçüncü yüzde 20’lik dilimde ise 20 bin 190 TL olarak gerçekleşti. Bu veriler, toplumun yüzde 60’ını oluşturan en düşük gelirli üç grubun, kişi başına düşen gelirde açlık sınırının altında kaldığını belgeledi. Sadece en yüksek gelirli iki grup açlık sınırını aşabilen bir ortalamaya sahip olabildi. Patron ile işçi arasındaki fark 3,2 kat Esas iş gelirleri dikkate alındığında, bir patronun yıllık ortalama geliri 1 milyon 204 bin 791 TL iken, ücretli ve maaşlı çalışanların ortalaması 379 bin 47 TL’de kaldı. Buna göre ortalama bir patron, bir işçinin 3,2 katı kadar gelir elde etti. Ücretli çalışanların aylık ortalama geliri 31 bin 587 TL seviyesinde gerçekleşirken, bu rakam Aralık 2024 yoksulluk sınırının ancak yüzde 42’sine denk geldi. Veriler, çalışan kesimin büyük çoğunluğunun temel ihtiyaçlarını karşılamakta zorlandığını ve orta sınıfın giderek eridiğini gözler önüne serdi.
www.evrensel.net
December 26, 2025 at 12:02 PM
AKP Milletvekili Cevahir Asuman Yazmacı’nın, giydiği 52 bin 500 TL’lik ayakkabı tepki çekti.

Asgari ücretlinin iki aylık maaşı bu tutarı karşılamıyor https://www.evrensel...
AKP’li vekil Yazmacı’nın ayakkabısı gündem oldu: Asgari ücretlinin iki aylık maaşı yetmiyor
Yazıyı Küçült (-) Yazıyı Büyüt (+) Asgari ücretin açlık sınırının altında kaldığı, emekli maaşlarının ise her geçen gün eridiği bir dönemde, AKP’li siyasetçilerin lüks harcamaları kamuoyunda tepki çekmeye devam ediyor. Son olarak AKP Şanlıurfa Milletvekili Cevahir Asuman Yazmacı’nın giydiği ayakkabı tartışma konusu oldu. Yazmacı’nın Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır ile yaptığı görüşmeye ait fotoğraflarda yer alan ayakkabının, 52 bin 500 TL değerinde olduğu ortaya çıktı. Prada marka ayakkabının fiyatı, milyonlarca çalışanın aylık gelirini aşarken, asgari ücretle geçinenlerin alım gücündeki erimeyi bir kez daha gözler önüne serdi. 2026 yılı için belirlenen 28 bin 75 TL’lik asgari ücretle birlikte, Aralık 2025’te alınan 22 bin 104 TL’lik maaşın toplamı bile söz konusu ayakkabının fiyatına yetmiyor. Bu hesaba göre bir asgari ücretli, iki aylık maaşını hiç harcamadan biriktirse dahi ayakkabıyı alamıyor; üstelik bu durumda üçüncü ayı da gelirsiz geçirmek zorunda kalıyor. Asgari ücretin açlık sınırının altında kaldığı, emeklilerin refah payı beklentisinin karşılıksız bırakıldığı bir dönemde, iktidar mensuplarının lüks tüketimi sosyal adaletsizlik tartışmalarını yeniden alevlendirdi.
www.evrensel.net
December 26, 2025 at 12:01 PM
Artvin’in Kemalpaşa ilçesinde yurttaşlar küçük yaşlara kadar düşen uyuşturucu kullanımını protesto etti. Açıklamada,… https://www.evrensel...
Kemalpaşa'da küçük yaşlara kadar düşen uyuşturucu kullanımına protesto: Uyuşturucu, yoksulluk, işsizlik ve geleceksizlik ortamında büyüyor
Yazıyı Küçült (-) Yazıyı Büyüt (+) Artvin – Kemalpaşa ilçesinde, Uyuşturucuya ve Bağımlılığa Karşı Halk Meclisi tarafından düzenlenen yürüyüş ve basın açıklamasında konuşan Nurcan Altunkaya, uyuşturucu bağımlılığının toplumsal bir çöküş yarattığını vurgulayarak, "Uyuşturucu, yoksulluk, işsizlik ve geleceksizlik ortamında büyüyor" dedi. Artvin'in Kemalpaşa ilçesinde, son yıllarda artan uyuşturucu kullanımına dikkat çekmek amacıyla "Kemalpaşa uyuşturucuya ve bağımlılığa karşı bir araya geliyor" sloganıyla eylem yapıldı. Eylem kapsamında ilçe meydanında, "Mahallemizde uyuşturucuya ve çeteleşmeye izin vermeyeceğiz" sloganlarıyla yürüyüş gerçekleştirildi, ardından basın açıklaması okundu. Nurcan Altunkaya, eylemciler adına yaptığı açıklamada, son yıllarda Kemalpaşa'da uyuşturucu kullanımının ve satışının arttığına dikkati çekerek, özellikle gençlerin ve çocukların hedef alındığını vurguladı. Altunkaya, şunları kaydetti: "Gençler işsiz, çocuklar umutsuz, aileler yalnız bırakılmışken geleceksizlik ve güvencesizlikle birlikte uyuşturucu piyasası büyüyor. Çete düzeniyle toplum çürütülüyor, baronlar zenginleşiyor. Uyuşturucu bağımlılığı; yoksulluğun, işsizliğin, geleceksizliğin ve eğitimsizliğin yarattığı toplumsal çöküşün üzerinde yükseliyor. İktidar, uyuşturucuya karşı etkili kamusal politikalar üretmemekte; toplum sağlığına yönelik koruyucu hizmetleri uygulamamakta, rehabilitasyon ve önleyici çalışmaları yaygınlaştırmamakta, gençleri sosyal, kültürel ve güvenli alanlardan mahrum bırakmaktadır." "Bağımlılık, halkı etkisizleştirmenin bir aracıdır" Bağımlılığın, halkı etkisizleştirmenin bir aracı olduğunu vurgulayan Altunkaya; “Üstelik bağımlılık, özellikle çocukların suça sürüklenmesinde araç olarak kullanılırken, genel olarak suç oranlarının artmasında da doğrudan etkilidir. Bu durum yalnızca bireyin değil; ailenin, mahallenin ve toplumun geleceğine yönelik saldırıdır. Bir ahtapot gibi kentimize yayılmaya çalışan bu şebekelerle sonuç alıcı bir mücadele yürütmek için tüm kamu kurumlarını; özellikle kolluk, adli ve idari makamları sorumluluklarını yerine getirmeye, önleyici ve koruyucu tedbirler almaya davet ediyoruz. Halkın emeğiyle oluşturulan bütçeden, halka ve halk sağlığına gerekli pay ayrılmalı, Kemalpaşa'da rehabilitasyon ve tedavi merkezleri açılmalıdır. Kolluk güçleri, hakkını arayan halka değil, uyuşturucu ticareti yapanlara karşı kullanılmalıdır. Kentimizde yaygınlaştırılmaya çalışılan uyuşturucuya karşı kamu kurumlarını, sivil toplum örgütlerini, demokratik kitle örgütlerini ve halkımızı ortak mücadeleye çağırıyoruz. Uyuşturucuya karşı mücadele, toplumsal sağlık ve yaşam hakkı mücadelesidir. Mahallemizi, yaşamlarımızı ve geleceğimizi savunmak için gençler, kadınlar, emekçiler ve tüm halkı omuz omuza mücadeleye çağırıyoruz" dedi. (ANKA)
www.evrensel.net
December 26, 2025 at 11:50 AM
Malatya'da EMEP'ten asgari ücret protestosu: Sefalete mahkum yaşamak zorunda değiliz https://www.evrensel...
Malatya'da EMEP'ten asgari ücret protestosu: Sefalete mahkum yaşamak zorunda değiliz
Malatya - Emek Partisi (EMEP) Malatya İl Örgütü, 28 bin 75 TL olarak belirlenen asgari ücrete karşı SGK İl Müdürlüğü önünde bir basın açıklaması düzenledi. Açıklamayı okuyan EMEP Malatya İl Başkanı Şerif Demirel, "Asgari ücretli, günlük kazancıyla bir kilo et bile alamazken Saray milyonları harcıyor. Bir tarafta saraylar, bir tarafta yoksul kulübeleri. Bir tarafta işçinin emeği, alın teri üzerinden ortaya çıkan yüksek kârlar, kazanılan milyarlar, diğer tarafta açlık ve yoksulluk. İşte saray düzeninin işçi ve emekçilere reva gördüğü yaşam koşulu budur" dedi. Asgari ücretin belirlenme sürecinde sendikaların, komisyonun yapısının antidemokratik olduğunu gerekçe göstererek toplantılara katılmadıklarını hatırlatan Demirel, "Sanki komisyonun yapısını yeni keşfetmişler gibi bir tutuma girdiler ve kaçak güreşmeyi tercih ettiler. Yapılması gereken, milyonlarca işçiyi talepleri etrafında birleştirmek ve işçi sınıfını örgütlemek iken; adeta sorumluluklarını üzerlerinden atıp kenara çekildiler" dedi. "İşçilerin yaşam koşulları bilinçli biçimde görmezden gelindi" Asgari ücretin belirlenme sürecinin, işçilerin taleplerini yok sayan, demokratik olmaktan uzak ve tamamen sermaye lehine işletilen bir sürece dönüştüğünü vurgulayan Demirel, "Uluslararası sermaye kuruluşlarının, yerli ve yabancı tekellerin daha fazla kâr ve daha düşük ücret talepleri esas alınmış; işçilerin yaşam, barınma ve beslenme koşulları bilinçli biçimde görmezden gelinmiştir" dedi. "İktidar, yoksulluğu kalıcı hale getirmeyi tercih ediyor" Bugün Türkiye’de çalışanların yarıdan fazlası asgari ücret ve civarında çalıştığının bilgisini veren Demirel, "Ülkede çalışan 16 milyon civarında işçinin 11 milyondan fazla işçi, asgari ücretin yüzde 20 fazlası ve altında bir gelirle yaşam mücadelesi vermektedir. 2025 yılında asgari ücretin yıllık alım gücü kaybı 50 bin TL’yi aşmış, ücretler açlık sınırının yüzde 18, yoksulluk sınırının ise yüzde 76 altında kalmıştır. Buna rağmen iktidar, bu tabloyu değiştirmek yerine yoksulluğu kalıcı hale getirmeyi tercih etmektedir" dedi. Demirel, "Bu sefalet ücretini tanımıyoruz. İşçilerin açlığa mahkum edilmesini, emeğin ucuzlatılmasını, sermayenin kârı için halkın yoksullaştırılmasını kabul etmiyoruz. Asgari ücret, insanca yaşamı güvence altına alacak düzeyde olmalı; insanca yaşama koşullarında bir geçimi esas almalı, yılda en az dört kez güncellenmeli ve toplu pazarlık mekanizmaları güçlendirilmelidir. Örgütlenmenin önündeki engeller kaldırılmalı. Barajsız sendika, yasaksız grev, güvenceli iş yasa tasarısı yasallaştırılmalıdır" dedi. Son olarak Demirel, "İşçi ve emekçiler sefalete ve açlığa mahkum yaşamak zorunda değil. İşçi sınıfının ve emekçilerin kurtuluşu, bu düzenin dayattığı açlık politikalarına boyun eğmekten değil; birlikte, örgütlü, kararlı ve birleşik bir mücadeleyi büyütmekte geçmektedir. Tüm işçi ve emekçileri, sefalet düzenine karşı omuz omuza mücadeleye çağırıyoruz" diyerek açıklamayı sonlandırdı. (Evrensel)
www.evrensel.net
December 26, 2025 at 11:44 AM
CHP Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi, 2026 asgari ücretini eleştirdi:

"Survivor yarışmacısı haline gelen işçi açlıkla savaşıyor" https://www.evrensel...
CHP'li İlgezdi’den asgari ücrete tepki: "Survivor yarışmacısı haline gelen işçi açlıkla savaşıyor"
CHP İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi, 2026 yılı için belirlenen asgari ücrete ilişkin yazılı bir açıklama yaparak, gıda fiyatlarındaki artışa ve emekçilerin alım gücündeki erimeye dikkat çekti. İlgezdi, artan hayat pahalılığına rağmen asgari ücretin yetersiz kaldığını vurguladı. “Mutfakta yangın var, tencereler boş, çocuklar taze meyveye hasret ama iktidar oralı değil” diyen İlgezdi, Türk-İş verilerini hatırlattı. Buna göre gıda harcamalarının yalnızca bir ayda yüzde 3,17, son bir yılda ise yüzde 41’in üzerinde arttığını belirten İlgezdi, “Bu artışlar istatistik değil; kasada geri bırakılan ürünler, boş kalan tencereler ve ertelenen hayatlar demek” ifadelerini kullandı. CHP’nin geçtiğimiz yıl açıkladığı asgari ücret talebinin 30 bin TL olduğunu anımsatan İlgezdi, aradan geçen sürede hayat pahalılığının katlandığını, buna rağmen yapılan artışla bile bu talebin gerisinde kalındığını söyledi. İlgezdi, “Bu tablo emeğin nasıl yok sayıldığının açık göstergesidir” dedi. Açlık sınırının yükseldiğini, yoksulluk sınırının ise 91 bin lirayı aştığını ifade eden İlgezdi, “Bu ülkede milyonlarca insan yaşamıyor, hayatta kalmaya çalışıyor. Emekçi adeta bir survivor yarışmasında ama çalışanlar bu asgari ücretle ayın sonunu bile getiremiyor. Biz sadaka değil, emeğin karşılığını; lütuf değil, insanca yaşam hakkını istiyoruz” diye konuştu. (ANKA)
www.evrensel.net
December 26, 2025 at 11:39 AM
Leyla Zana cezasını ödeyen İYİ Partili vekil 'anlayan anladı' deyip dekont paylaşmıştı:
Eniştem Kürt, ortağım Kürt, korumam Kürt... https://www.evrensel...
Leyla Zana cezasını ödeyen İYİ Partili vekil: Eniştem Kürt
Yazıyı Küçült (-) Yazıyı Büyüt (+) Bursaspor tribünlerinde Kürt kadın siyasetçi Leyla Zana'ya yönelik küfürlü tezahürat nedeniyle kesilen cezayı ödeyen İYİ Parti Gaziantep Milletvekili Mehmet Mustafa Gürban, "Korumam Kürt. En yakın arkadaşım Kürt. Eniştem Kürt, ortağım Kürt. Ticaret yaptığım insanlar Kürt. İş verdiğim insanlar Kürt. Hepsini çok seviyorum ama terörü sevmiyorum" dedi. Türkiye Futbol Federasyonu (TFF), 2. Lig Kırmızı grupta önceki hafta oynanan Somaspor-Bursaspor mücadelesinde konuk ekip taraftarının Zana’ya yönelik tezahüratları nedeniyle Bursapor’a 342 bin TL’lik ceza kesti. İYİ Parti Gaziantep Milletvekili Mehmet Mustafa Gürban, Bursaspor’a verilen cezanın tamamını ödeyerek, dekontu da sosyal medya hesabından, ‘Anlayan anladı’ notu ile paylaştı. Bursaspor tribünleri aynı sözü Zana'ya yönelik saldırının çektiği tepki üzerine sonraki maçta tezahürat şeklinde söylemişti. 'Eniştem Kürt, ortağım Kürt' Gürban'ın bu paylaşımı sonrası İYİ Partili milletvekile tepki yağdı. Tepkilerin ardından kendisiyle ilgili paylaşım yapan bir kişiye verdiği yanıtta Gürban şöyle yazdı: “Baş tacısın hocam. Korumam Kürt. En yakın arkadaşım Kürt. Eniştem Kürt, ortağım Kürt. Ticaret yaptığım insanlar Kürt. İş verdiğim insanlar Kürt. Hepsini çok seviyorum ama terörü sevmiyorum.”
www.evrensel.net
December 26, 2025 at 11:32 AM
Türkiye'nin en büyük patronlarından Ali Sabancı yine 'Geçinemiyorum' dedi https://www.evrensel...
Türkiye'nin en zengin patronlarından Ali Sabancı yine 'Geçinemiyorum' dedi - Evrensel
ABONE OL ANASAYFA SON 24 SAAT İŞÇİ-SENDİKA EKONOMİ POLİTİKA GÜNCEL DÜNYA KÜLTÜR YAZARLAR VİDEO DAILY
www.evrensel.net
December 26, 2025 at 11:07 AM
CHP'li Nail Çiler, Kroman Çelik'in cüruf tesisi projesine itiraz dilekçesi vererek, “ÇED olumsuz” kararı verilmesini talep etti. Çiler dilekçede projenin orman alanında… https://www.evrensel...
Kroman Çelik’in cüruf tesisi projesine itiraz dilekçesi: Proje orman alanında, kamu yararı yok
Yazıyı Küçült (-) Yazıyı Büyüt (+) CHP Kocaeli Milletvekili Nail Çiler, Kocaeli’nin Gebze ilçesi Tavşanlı Mahallesi’nde Kroman Çelik Sanayi AŞ tarafından yapılması planlanan “Tehlikesiz Atık (Cüruf) Geri Kazanım ve Düzenli Depolama Tesisi” projesine ilişkin Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın 15 Aralık 2025 tarihli “Nihai Karar”ına itiraz etti. “Tek bir şirketin ekonomik menfaatine hizmet etmektedir” Dilekçede proje alanının Orman Genel Müdürlüğü mülkiyetinde olduğunu vurgulayan Çiler, orman alanlarında depolama tesislerine ancak kamu yararı ve zaruret hali bulunması durumunda izin verilebileceği hatırlatıldı. Çiler, tesisin yalnızca Kroman Çelik’in kendi atıkları için planlandığını belirterek, “Bu proje kamu yararı değil, tek bir şirketin ekonomik menfaatine hizmet etmektedir” ifadelerini kullandı. "Yerleşim alanlarına yakın” Projeye konu alanın yerleşim bölgelerine son derece yakın olduğuna dikkat çeken Çiler, “Proje, Akşemsettin Konutları’na 410 metre, Gebze Emlak Konutları’na 840 metre, Tavşanlı merkezine 1,7 kilometre ve Ballıkayalar Tabiat Parkı’na yalnızca 1,2 kilometre mesafede Hakim rüzgar yönü dikkate alındığında toz ve partikül maddelerin doğrudan yerleşim alanları ve tabiat parkına taşınacak” dedi. Hava kirliliği ve sağlık riski uyarısı Çelik üretiminden kaynaklanan cüruf atıklarının PM10, çöken toz ve ağır metaller içerdiğini, bu maddelerin solunum yolu hastalıkları, kanser ve kalp-damar rahatsızlıklarıyla doğrudan ilişkili olduğunu vurgulayan Çiler; “ÇED dosyasında yapılan hava kalitesi ve toz yayılım modellemeleri yanlış noktalarda, hatalı verilerle ve pandemi yılı olan 2020 verileri kullanılarak hazırlanmıştır” bilgilerine yer verdi. “Yeraltı ve yüzey suları tehlikede” Proje alanının karstik ve geçirgen bir yapıya sahip olduğuna dikkat çeken Çiler, bölgede çok sayıda ruhsatlı kuyunun bulunduğunu, proje alanına yalnızca 20 metre mesafede Suçıkan Deresi ile Ballıkaya Deresi’nin yer aldığını hatırlattı. Çiler, ÇED raporunda yeraltı ve yüzey sularının yok sayıldığını, izolasyon ve taşkın riskine ilişkin değerlendirmelerin yetersiz olduğu ifade etti. “Üstün kamu yararı ÇED olumsuzla sağlanır” Halkın katılımı sürecinde dile getirilen itirazların ÇED raporunda gerçek anlamda değerlendirilmediğini ifade eden Çiler, anayasal güvence altındaki yaşam hakkı, sağlıklı çevrede yaşama hakkı ve ormanların korunması ilkelerinin göz ardı edildiğini vurguladı. Projenin iptal edilmesi için başından beri mücadele ettiklerini belirten Çiler, “Kısa vadeli ekonomik çıkarlar uğruna halk sağlığı, çevre ve orman ekosistemi riske atılamaz. ÇED toplantılarında, Ankara’daki İDK toplantısında da sakıncaları dile getirdik. Bu proje bakımından üstün kamu yararı ancak ÇED Olumsuz kararı verilmesiyle sağlanabilir” diyerek Bakanlığı kararını yeniden değerlendirmeye çağırdı.
www.evrensel.net
December 26, 2025 at 10:45 AM
İktidar medyası, ABB Başkanı Mansur Yavaş hakkındaki incelemeyi yeni gibi servis etti, belediyeden açıklama geldi:

"Tekrar tekrar ve yanıltıcı bir biçimde servis edilmesi bir algı kampanyasının ürünü… https://www.evrensel...
İktidar medyasından Mansur Yavaş'a operasyon sinyali
Yazıyı Küçült (-) Yazıyı Büyüt (+) İktidara yakınlığıyla bilinen Sabah ve Yeni Şafak gazeteleri, bugünkü haberlerinde, Ankara Büyükşehir Belediye (ABB) Başkanı Mansur Yavaş'a yönelik "2023 seçim kampanyasında kamu kaynaklarını kullandığı" iddialarıyla başlatılan incelemeyi yeni gibi sundu. Haberlerde, Yavaş ve ABB'ye yönelik "Karabük ve Çankırı mitinglerinde belediye imkanlarını siyasi propaganda için kullandığı gerekçesiyle soruşturma izni istendiği" ifadeleri yer aldı. Sabah bunu "dördüncü bir operasyon" olarak duyururken Yeni Şafak'ın haberinde soruşturma ile ilgili "başlattı" ve "başlattığı öne sürüldü" şeklinde çelişkili ifadeler yer aldı. Sabah'ın haberinde "Belediye araçlarının şehir dışındaki parti mitinglerinde kullanılması" nedeniyle "Yavaş ve ekibi hakkında inceleme başlatıldığı" belirtildi. Mitingde teknik düzeneklerin ABB ekipleri tarafından hazırlandığı, ses sisteminin ABB'ye ait olduğu ve belediye personelinin görev yaptığı öne sürüldü. Kasım ayında izin verilmişti Ancak söz konusu inceleme, Yavaş'a yönelik açılan önceki soruşturmada yer alıyor. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Yavaş hakkında soruşturma izni istemiş, İçişleri Bakanlığı 22 Kasım 2025'te bu talebe olumlu yanıt vermişti. Soruşturmanın detaylarında Yavaş hakkında belediyenin özellikle hastane önleri ve yoğun üniversite bölgelerinde 13 ayrı noktada vatandaşlara ücretsiz çorba ikramı yapması ve Ankapark şikayetlerinin soruşturma konusu yapıldığı belirtilmişti. Aynı gün yansıyan haberlerde Mansur Yavaş’ın 9 Mayıs 2023'teki Karabük ve 11 Mayıs 2023'teki Çankırı mitinglerinde bazı personelleri görevlendirdiği iddiasıyla inceleme başlatıldığı bilgisine de yer verilmişti. ABB: "Algı kampanyasının ürünü" Ankara Büyükşehir Belediyesi de konuya ilişkin yazılı açıklama yaptı ve söz konusu haberler için "Algı kampanyasının ürünü" dedi. Açıklamada, şu ifadelere yer verildi: "Bazı basın yayın organları tarafından, sabah saatlerinde servis edilen ve 'yeni bir gelişme' gibi sunulan haberlerde; Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından, Mansur Yavaş’ın siyasi kampanyasında kamu kaynağı kullandığı iddiasıyla inceleme başlatıldığı haberleri servis edilmiştir. Söz konusu dosya yeni olmayıp, daha önce kamuoyuna da yansıyan açık bir dosyadır. Buna rağmen, bilindik bazı medya organlarınca tekrar tekrar ve yanıltıcı bir biçimde 'ilk kez gündeme gelmiş' gibi servis edilmesi bir algı kampanyasının ürünü olduğunu açıkça göstermektedir. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, 2023 seçim sürecinde belediyeden maaş dahi almamış, kamu kaynağı kullanılmadığını açıkça ortaya koymuştur. Bu hususa ilişkin 2023 yılına ait kamuya açık beyanları mevcuttur; incelenebilir, bakılıp görülebilir niteliktedir." Usulsüz imar artışını engellediği için de… CHP’li belediyelere yönelik yargı kuşatması sürerken İçişleri Bakanlığı, Mansur Yavaş ve 38 meclis üyesi hakkında, Dodurga bölgesinde AKP’li Melih Gökçek dönemindeki usulsüz imar artışını engellediği için de soruşturma izni vermişti. Bu haberi de iktidara yakınlığıyla bilinen Yeni Şafak duyurmuştu. “Görevi kötüye kullanma” suçlaması yöneltilen soruşturma izni sürecinde görev alan mülkiye müfettişinin de daha önce Yavaş hakkında soruşturma izni verilen başka dosyalarda görev alan, Gökçek ile bu konuda görüştüğü iddia edilen müfettiş olduğu ortaya çıkmıştı.
www.evrensel.net
December 26, 2025 at 10:37 AM
ABD, Nijerya topraklarını vurdu: Hedef IŞİD açıklaması

ABD, Hıristiyanlara saldırı iddiasını gerekçe göstererek Nijerya’ya hava saldırıları düzenlerken, benzer saldırıların yaşandığı İsrail’e yönelik… https://www.evrensel...
ABD, Nijerya topraklarını vurdu: Hedef IŞİD açıklaması
ABD, Hıristiyanlara saldırı iddiasını gerekçe göstererek Nijerya’ya hava saldırıları düzenlerken, benzer saldırıların yaşandığı İsrail’e yönelik sessizliği dikkat çekti. ABD, “Hıristiyanlara saldırıların düzenlendiğini” ileri sürerek saldırmakla tehdit ettiği Nijerya’ya hava saldırıları düzenledi. Trump, saldırıların IŞİD ile bağlantılı hedeflere karşı olduğu açıklaması yaptı. Başkanı Donald Trump, sosyal medya hesabından, kendi emriyle Nijerya'nın kuzeybatısında saldırı düzenlendiğini açıkladı. Trump, saldırıda teröristlerin öldürüldüğünü kaydederek, “Hristiyanların öldürülmesinin devam etmesi halinde” bu saldırıların daha fazlasının olacağı uyarısında bulundu. ABD Savunma (Savaş) Bakanı Pete Hegseth de X hesabından yaptığı paylaşımda, “Nijerya’da (ve başka yerlerde) masum Hristiyanların öldürülmesi sona ermeli” ifadelerini kullandı. Hegseth, “daha fazlasının da geleceği”ni söyledi Hegseth ayrıca, Nijerya hükümetinin desteği ve iş birliği için minnettar olduklarını vurguladı. ABD Başkanı Trump, 31 Ekim'de sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, “Hristiyanlara yönelik katliamlar” nedeniyle Nijerya'yı “özel endişe duyulan ülke” ilan etmiş, daha sonra yaptığı paylaşımda da Nijerya'ya ABD yardımlarının kesileceği ve askeri saldırı yapılabileceği tehdidinde bulunmuştu. Nijerya Devlet Başkanı Bola Ahmed Tinubu, ülkesinin dini baskıya tolerans göstermediğini söyleyerek ABD’nin Nijerya’yı “özel endişe duyulan ülkeler” listesine dahil etmesine tepki göstermişti. Öte yandan örneğin İsrail’deki Hıristiyan gruplara dair çok sayıda saldırı Noel’de dahi devam etmesine rağmen ABD bugüne kadar herhangi bir tepki göstermedi. Doğal kaynaklar açısından zengin Afrika’da ise, Rusya ve Çin’in ekonomik ve siyasi nüfuzunun artması ABD’yi uzun süredir rahatsız ediyor. Nijerya’daki ‘IŞİD bağlantılı’ gruplar hangileri? Afrika’nın en kalabalık ülkesi Nijerya’da silahlı gruplar arasında en az ikisi IŞİD’e bağlı. Kuzeydoğuda “İslam Devleti Batı Afrika Eyaleti” olarak bilinen Boko Haram grubunun bir kolu ve kuzeybatıda öne çıkan, yerel olarak Lakurawa olarak bilinen ve daha az tanınan “İslam Devleti Sahel Eyaleti” (ISSP) bulunuyor. Yetkililer tam olarak hangi grubun hedef alındığını açıklamamış olsa da geçen yıl Sokoto ve Kebbi gibi sınır eyaletlerinde uzak toplulukları ve güvenlik güçlerini hedef alan Lakurawa üyeleri olduğu tahmin ediliyor. Nijerya ordusu geçmişte, grubun komşu Nijer'de kökleri olduğunu ve 2023 askeri darbesinin ardından Nijerya'nın sınır topluluklarında daha aktif hale geldiğini açıklamıştı. Nijerya’daki Hıristiyanları durum ne? Nijerya’nın 230 milyonluk nüfusunun yüzde 53’ünü Müslümanlar ve yüzde 45’ini Hıristiyanlar oluşturuyor. Geri kalan nüfus ise Afrika geleneksel dinlerini uyguluyor. Hıristiyanlara yönelik şiddet, uluslararası alanda büyük ilgi görüyor ve genellikle ‘dini zulüm’ olarak nitelendiriyor. Ancak Guardian’ın haberine göre, çoğu analist, saldırıların çeşitli nedenleri olduğuna dikkat çekiyor. Örneğin, göçebe Müslüman çobanlar ile çoğunluğu Hristiyan olan çiftçi toplulukları arasındaki ölümcül çatışmaların kökünün, toprak ve su üzerindeki rekabete dayandığı, ancak dini ve etnik farklılıkların bu çatışmaları daha da şiddetlendirdiği belirtiliyor. Öte yandan, aynı habere göre, rahiplerin kaçırılması, birçok analist tarafından dini nefretten çok paradan kaynaklanan bir eğilim olarak görülüyor. Çünkü Nijerya’da rahipler, takipçileri veya kuruluşları hızlı bir şekilde fon toplayabilen etkili figürler.
www.evrensel.net
December 26, 2025 at 10:30 AM
Aydın Büyükşehir Belediyesinde çalışan İlayda Korkulu, AKP’ye üye olmaya zorlandığını, baskı ve mobbingin ardından işten çıkarıldığını belirterek Özlem Çerçioğlu… https://www.evrensel...
İşten çıkarılan belediye çalışanından Çerçioğlu’na suç duyurusu: “AKP’ye üye olmaya zorlandım”
Yazıyı Küçült (-) Yazıyı Büyüt (+) Aydın Büyükşehir Belediyesinde yaşandığı ileri sürülen siyasi baskı ve mobbing iddiaları yargıya taşınıyor. CHP’den istifa ederek AKP’ye geçen Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu hakkında, belediye personeline parti değişikliği baskısı yapıldığı gerekçesiyle suç duyurusu hazırlığı yapıldığı açıklandı. Belediyede çalışan ve işten çıkarılan İlayda Korkulu, avukatıyla birlikte Aydın Adliyesi önünde basın açıklaması yaparak, AKP üyeliğine zorlandığını, bunu kabul etmediği için yaklaşık bir ay boyunca baskı ve mobbinge maruz kaldığını, ardından da işten çıkarıldığını söyledi. Korkulu, “Susmak bu uygulamaların yaygınlaşmasına ortak olmaktır. Ben susmayacağım” dedi. “Haksız ve hukuksuz biçimde iş akdi feshedildi” Korkulu’nun avukatı Mustafa Dinç ise müvekkilinin 28 Kasım’da AKP’ye üye olmaya zorlandığını ve bu duruma ilişkin delillerin bulunduğunu açıkladı. Dinç, “Müvekkilimiz bu dayatmayı reddettiği için baskı ve mobbinge maruz kaldı, ardından haksız ve hukuksuz biçimde iş akdi feshedildi” dedi. Dinç, sorumlular hakkında “kişiyi siyasi parti üyeliğine zorlamak”, “siyasi hakların kullanılmasının engellenmesi”, “Anayasa’nın ihlali” ve “görevi kötüye kullanma” suçlamalarıyla savcılığa suç duyurusunda bulunacaklarını söyledi. Özlem Çerçioğlu’nun parti değişikliğinin ardından belediyede benzer baskıların yaşandığına dair iddialar daha önce de kamuoyuna yansımış, konu muhalefet tarafından “siyasi kadrolaşma ve baskı” eleştirileriyle gündeme getirilmişti. (İşçi Sendika Servisi)
www.evrensel.net
December 26, 2025 at 10:21 AM
Bakan Şimşek'e göre 'dezenflasyonu destekleyecek' tablo:

Enflasyon beklentisi yüzde 50, asgari ücret zammı yüzde 27 https://www.evrensel...
Şimşek'e göre 'dezenflasyonu destekleyecek' tablo: Enflasyon beklentisi yüzde 50, asgari ücret zammı yüzde 27
2026'da uygulanacak asgari ücrete dair şimdiye kadar yorum yapmayan Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, bugün hane halkının enflasyon beklentilerini değerlendirdi. Merkez Bankasının bugün açıkladığı verilere göre yıl sonu enflasyon beklentisi; piyasa katılımcıları için yüzde 23,35, reel sektör için yüzde 34,80, hane halkı için de yüzde 50,90 oldu. Anket sonucuna göre, enflasyonun düşmesini bekleyenlerin oranı azaldı. Verileri değerlendiren Bakan Şimşek, X hesabından yaptığı açıklamada, "12 ay sonrası enflasyon beklentileri son bir yılda hane halkında 12,2 puan, reel sektörde 12,8 puan, piyasa katılımcılarında 3,7 puan geriledi. Beklentilerdeki iyileşme eğilimi ve hizmet enflasyonundaki düşüş dezenflasyon sürecini desteklemeye devam edecek. Arz yönlü riskleri azaltan ve rekabet gücünü artıran politikaların da katkısıyla fiyat istikrarını sağlamayı hedefliyoruz" ifadelerini kullandı. 12 ay sonrası enflasyon beklentileri son bir yılda hanehalkında 12,2 puan, reel sektörde 12,8 puan, piyasa katılımcılarında 3,7 puan geriledi. Beklentilerdeki iyileşme eğilimi ve hizmet enflasyonundaki düşüş dezenflasyon sürecini desteklemeye devam edecek. Arz yönlü riskleri… pic.twitter.com/azmA0iDoNA — Mehmet Simsek (@memetsimsek) December 26, 2025 Öte yandan yüzde 27 oranında artış yapılan asgari ücret, açıklandığı anda açlık sınırının altında kaldı. Ücret artışı ile gerçekleşecek enflasyon arasındaki makasın önümüzdeki aylarda daha da açılması bekleniyor. (Ekonomi Servisi)
www.evrensel.net
December 26, 2025 at 10:09 AM