Berk Arslan Ecen İnan ODTÜ Biyoloji ve Genetik Topluluğu'nun bu yıl ilk defa düzenlediği ODTÜ Adli Bilimler Konferansı, 20 Nisan Pazar günü Fizik bölümündeki U3 Amfisinde gerçekleşti. Konferansa çeşitli üniversitelerden adli tıp, adli genetik, adli toksikoloji gibi alanlardan akademisyenler ve bir adli bilimler şirketinden konuşmacı katıldı. Adli bilimler nedir? Adli bilimler; tıp, biyoloji, kimya gibi bilimlerden yararlanarak ortaya konan maddi kanıtların suçların incelenmesinde kullanılmasıdır. Konferansta, geçmişe kıyasla çok daha gelişmiş analiz yöntemleri sayesinde en titizlikle işlenen suçların bile açığa çıkartılabildiğinden bahsedildi. Örneğin saç telinden alkol ve uyuşturucu etkisinin aylar sonra bile kanıtlanabilmesi, cesetler üzerindeki böcekler ve larvaları sayesinde ölüm tarihinin anlaşılabilmesi bunlardan birkaçı. “Katilini devlet bile bulamaz” Bu gelişmeler göz önüne alındığında, bugün bir suçun ne kadar inceleneceği politik bir tercihtir. Gerçek adalet, ancak bu bilimsel gelişmeler halkın iyiliği için kullanıldığı zaman sağlanır. Adaletin halk için çalıştığı bir yerde de “seni öldürürüm, katilini devlet bile bulamaz” gibi tehditlerin korkutma gücü kalmaz. Yakılmış cesedine ulaşılan göçmen işçi Nourtani Davası, delil yetersizliği bahanesiyle üstü örtülen tacizler, kadınların ve LGBTİ bireylerin katillerinin bulunamaması, bulunmak için bir efor sarf edilmemesi aslında adaletin kime ait olduğunu sorgulatıyor. Hangi sınıf için adalet? Bütün bunlar yaşanırken Emniyet Genel Müdürlüğü, 19 Mart sonrası yaptığı fişleme teknolojisi ihalesiyle hakkını arayan gençleri gözaltına almak için bilimsel gelişmeleri sonuna kadar kullanıyor. Konferanstaki konuşmacılar arasında da olan Mehmet Şen, eski bir emniyet müdürü olarak 2020 yılında güvenlik şirketi kuruyor. Halkın yararına kullanılabilecek teknolojiler, yaşadığımız düzende devleti korumak ve sermayeyi büyütmek için kullanılıyor. Biz iki biyolojik bilimler öğrencisi ve Adli Bilimler Konferası’nın katılımcıları olarak, bu konferansı ODTÜ Biyoloji ve Genetik Topluluğu’nun bilimi yaymak için yaptığı bir etkinlik olarak değerli bulmanın yanı sıra; bilimsel gelişmenin halkın iyiliği için tek başına yeterli olmadığını da görüyoruz ve bilimin halk için üretilip halk için kullanılması gerekliliğini savunuyoruz.