Ama bir şeyi kesinlikle düşündürüyor:
Acaba “gerçek” dediğimiz şey sadece çözümlenmiş frekanslardan mı ibaret?
Ve eğer öyleyse… Sen kimsin?
Ama bir şeyi kesinlikle düşündürüyor:
Acaba “gerçek” dediğimiz şey sadece çözümlenmiş frekanslardan mı ibaret?
Ve eğer öyleyse… Sen kimsin?
Sen bir “biyolojik alıcı-vericisin”.
Her an bilgi alıyor, gönderiyor, çözüyor, yorumluyorsun.
Ama gördüğün şey belki de sadece içsel bir ekran yansıması.
Tıpkı Matrix gibi…
Sen bir “biyolojik alıcı-vericisin”.
Her an bilgi alıyor, gönderiyor, çözüyor, yorumluyorsun.
Ama gördüğün şey belki de sadece içsel bir ekran yansıması.
Tıpkı Matrix gibi…
Su ise mükemmel bir iletken.
İçindeki tuz ve mineraller sayesinde elektriksel bilgiyi taşıyabiliyor.
Yani bedenin bir sinyal sistemi gibi çalışabiliyor…
Su ise mükemmel bir iletken.
İçindeki tuz ve mineraller sayesinde elektriksel bilgiyi taşıyabiliyor.
Yani bedenin bir sinyal sistemi gibi çalışabiliyor…
“You are a hologram?”
(Siz bir hologram mısınız?)
Altında ise:
“Evrenin kıyısından yansıyan bir hologram mısınız?” yazıyordu.
Sen bir hologram olabilir misin?
“You are a hologram?”
(Siz bir hologram mısınız?)
Altında ise:
“Evrenin kıyısından yansıyan bir hologram mısınız?” yazıyordu.
Sen bir hologram olabilir misin?
Basitçe, görüntüyü ya da sesi dalga formuna çevirip tekrar çözümlemeye yarar.
Beyninin yaptığı şey tam olarak bu:
Dalga formundaki bilgiyi alıyor, çözüyor ve sana fiziksel gerçeklik olarak sunuyor.
Basitçe, görüntüyü ya da sesi dalga formuna çevirip tekrar çözümlemeye yarar.
Beyninin yaptığı şey tam olarak bu:
Dalga formundaki bilgiyi alıyor, çözüyor ve sana fiziksel gerçeklik olarak sunuyor.
Altın oran atom altı düzeyde de var.
Atom altı frekanslar bile bu orana göre titreşiyor.
Evrenin alt yapısında bir “matematik” varsa, O zaman senin bedenin de bu matematiğe göre programlanmış olabilir.
Altın oran atom altı düzeyde de var.
Atom altı frekanslar bile bu orana göre titreşiyor.
Evrenin alt yapısında bir “matematik” varsa, O zaman senin bedenin de bu matematiğe göre programlanmış olabilir.
Aynı lazer ışığının ikiye bölünüp bir görüntü yaratması gibi.
İçine elini sokamazsın ama o görüntü sana “gerçekmiş” gibi gelir.
Aynı şey yaşadığın dünya için de geçerli olabilir mi?
Aynı lazer ışığının ikiye bölünüp bir görüntü yaratması gibi.
İçine elini sokamazsın ama o görüntü sana “gerçekmiş” gibi gelir.
Aynı şey yaşadığın dünya için de geçerli olabilir mi?
Göz bebeklerinden geçen ışık bir sinyale dönüşüyor, beyne gidiyor.
Beyin onu “sandalye” olarak yorumluyor.
Ama aslında fiziksel olarak gördüğün şey sinyallerden ibaret.
Yani o sandalye… dışarıda değil, içeride.
Göz bebeklerinden geçen ışık bir sinyale dönüşüyor, beyne gidiyor.
Beyin onu “sandalye” olarak yorumluyor.
Ama aslında fiziksel olarak gördüğün şey sinyallerden ibaret.
Yani o sandalye… dışarıda değil, içeride.
Beynin kristal hücrelerden oluşuyor.
Bu yüzden beş duyudan gelen bilgiyi üç boyutlu bir “dünya” olarak çözümleyebiliyor.
Ama bu dünya sadece zihninde var.
Beynin kristal hücrelerden oluşuyor.
Bu yüzden beş duyudan gelen bilgiyi üç boyutlu bir “dünya” olarak çözümleyebiliyor.
Ama bu dünya sadece zihninde var.
Yani dışarıda olan, içeride çözülüyor.
Tıpkı bir bilgisayarın gelen veriyi ekrana yansıtması gibi.
Yani dışarıda olan, içeride çözülüyor.
Tıpkı bir bilgisayarın gelen veriyi ekrana yansıtması gibi.
Elektromanyetik dalgaları algılıyor.
Yani sadece genetik bir kod değil; bir veri anteni gibi davranıyor.
Belki de evrenin bilgi akışına da açık…
Elektromanyetik dalgaları algılıyor.
Yani sadece genetik bir kod değil; bir veri anteni gibi davranıyor.
Belki de evrenin bilgi akışına da açık…