Dev şirketlerin vergi oranı: Yüzde 0 ve binde 1!
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek vergi kaçıranları tespit etmek için bütün OSB’lerin giriş ve çıkışlarında ve büyükşehirlerin bütün ana arterlerinde kalıcı olarak maliye memuru dikeceklerini söylerken, arka planda neler oldu? Bakan Şimşek, temmuz 2024’te TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi toplantısında “Amacımız vergilendirilmemiş bir alan bırakmamak, vergide adalet ve etkinliği sağlamak. Yük hiçbir şekilde dar gelirlilere yüklenmeyecek” diyordu. TÜSİAD, MÜSİAD ve nicesi ‘vergide adalet çağrısı’ yapıyordu.
Geriye doğru izleri takip ederek sözler ve eylemler arasındaki farkı, gerçeği göreceğiz.
Türkiye’nin en büyük 10 sanayi şirketinin 2024 yılında ödedikleri verginin gelirlerine oranı yüzde 17, binde 1, on binde 2, sıfır ve sıfır. Türkiye üretim yapan en büyük 10 sanayi şirketi yine ve yeniden 2024 yılında da önceki yıllarda olduğu gibi cirolarına oranla ya çok düşük kurumlar vergisi ödedi ya da hiç vergi ödemedi.
Ücretli emek kağıt oyunlarıyla daha fazla vergilendirilirken şirketler teşvik, istisna ve indirimlerle fiili olarak vergisizleştirildi. Türkiye’de sanayi üretimi gerçekleştiren -altın rafinerileri hariç- 10 devi TÜPRAŞ, Ford Otosan, Star Rafineri (Socar), Toyota, Oyak Renault, Arçelik, Ereğli Demir Çelik, TOFAŞ, İskenderun Demir Çelik ve Hyundai Assan’ın ‘vergi fotoğrafı’ aynı zamanda devlet-sermaye ilişkilerinin fotoğrafıdır. Şirketlerin dördü Koç Holding ve uluslararası sermayeye ait. Oyak, Erdemir’in birer şirketleri listede ve kalanı tamamen uluslararası sermayeye ait tekeller.
***
Şirketlerin öde(me)diği vergiye geçmeden önce işçilerin ödediği vergi oranı için küçük bir referans belirleyelim. Türkiye’de geçtiğimiz yıl asgari ücret 17 bin 2 TL olarak uygulandı. Türkiye’nin en büyük şirketlerinde çalışan işçilerin 2024 yılında ortalama olarak 10 bin lira daha fazla ücret aldığını varsayalım. Esasında alınan ücret bu tutarın üzerindedir, dolayısıyla ödenen vergi de daha fazladır. Ortalama 27 bin lira net ücreti olan işçinin brüt ücreti aydan aya değişmekle birlikte ortalama olarak 36 bin TL’dir. 36 bin TL brüt ücreti olan işçinin ödediği gelir vergisi toplamı yılda 77 bin 700 TL, damga vergisi ise 3 bin 285 TL’dir. Dolayısıyla bu işçinin ödediği doğrudan gelir vergisi toplamı (SGK payı, işsizlik payı hariç) 81 bin 14 TL. Bu, söz konusu işçinin yılda ortalama brüt ücretinin yüzde 18.7’i kadar vergi ödediğini anlamına gelir. Aynı oran net ücrete göre ise yüzde 25.
Türkiye’de 15.2 milyon kişinin ücretli olarak çalıştığını hafızamızda tutarak şimdi Türkiye’nin gerçek sahiplerine bakalım.
TÜPRAŞ: Ciro 810 milyar TL, vergi 2 milyar TL
İşçilerin yasal olarak grev yapamadığı, yoksulluk sınırının altında ücret zammına mahkum edilmiş 6 bin işçinin çalıştığı TÜPRAŞ’ın 2024 yılı cirosu 810.3 milyar TL iken, ödediği vergi tutarı 2.3 milyar TL’de kaldı. Ödediği vergi cirosuna oranla yüzde 0.28. Bir TÜPRAŞ işçisinin örneğin aralık ayında ödediği vergi, brüt gelirinin dahi yüzde 28’i!
Bu, Türkiye GSYH’sinin yüzde 10’una hakim olan Koç Holdingin gelirlerinin yüzde 35’inin kaynağı olan TÜPRAŞ sadece net ücreti 27 bin lira olan sadece 28 bin işçi kadar (Sayısal olarak ücretlilerin yüzde 0.1’i) doğrudan vergi ödediği anlamına geliyor.
Ford Otosan’ın vergi oranı: Yüzde 0.02
Türkiye’nin en büyük ikinci sanayi şirketi Ford Otosan. Koç Holding ve küresel otomotiv tekeli Ford ortaklığında. Ali Koç’un Yönetim Kurulu Başkanı olduğu Ford Otosan’ın 2024’te toplam cirosu 595 milyar TL iken, ödediği vergi tutarı 164 milyon lira. Ödenen verginin ciroya oranı yüzde 0.02. Bir başka ifadeyle on binde iki. Sadece bu kadar.
Peki bu nasıl oluyor? Kurumlar vergisi oranı kağıt üzerinde yüzde 25 iken, ödenen vergi nasıl yüzde 0.02’ye çekildi?
İktidarın yasalarıyla Ford Otosan’a verilen teşvik belgesi vergiyi sıfırladı. Şirket 2024 yılında 26.1 milyar TL ‘ertelenmiş vergi’ varlığını kullandı ve vergi indirimi kayda geçti.
Şirketin ödediği vergi oranını hatırlatalım: Gelirine göre yüzde 0.02!
Şimdi bir Ford Otosan işçisine dönelim. Devlet ondan ne topladı? Brüt ücreti 2024 yılının şubat ayında 44 bin TL olan işçiden yapılan gelir vergisi ve damga vergisi toplamı 12 bin 900 TL. Yani gelirine oranla yüzde 29.3 vergi! Şirketin ödediği yüzde 0.02, işçisinin ödediği yüzde 29.3!
‘Küçük’ bir kıyas daha yapalım. İşçiye uygulanan oran, geçtiğimiz yıl 164 milyon TL kurumlar vergisi ödeyen Ford Otosan’a uygulansaydı şirket 174 milyar 335 milyon TL kurumlar vergisi ödeyecekti. Olmaz ya, aynı geliri işçi elde etmiş olsaydı kümülatif olarak tutar yüzde 106 bin 201 artacaktı. İşte Türkiye’deki vergi adaleti!
Bitti mi, bitmedi.
Vergisiz dev: Arçelik
Şimdi Koç Holdingin bir başka devine geçelim. 2024 yılında hiç kurumlar vergisi ödemedi. Yine teşviklerle. Arçelik’e 2024’te verilen teşvikleri sıralayalım:
İthal edilen makine ve ekipmanlara uygulanan gümrük vergisinden yüzde 100 muafiyet, yurt içinden ve yurt dışından tedarik edilecek yatırım malları için KDV muafiyeti, araştırma ve geliştirme kanunu kapsamında yer alan teşvikler (yüzde 100 kurumlar vergisi istisnası, sosyal güvenlik kurumu teşvikleri vb.), dahilde işleme izin belgeleri, araştırma ve geliştirme harcamaları karşılığı, TÜBİTAK-TEYDEB’den alınan nakit destek, ARGE merkezlerinde vergi, resim ve harç istisnası, indirimli kurumlar vergisi, sigorta primi işveren hissesi desteği, Ticaret Bakanlığı tarafından verilen marka destek teşviki (Turquality), ARGE projelerine istinaden alınmış veya alınacağı kesinleşmiş 101.5 milyon TL tutarında araştırma, geliştirme destek primleri, Ticaret Bakanlığından alınan 288.9 milyon TL tutarında marka destek teşviki (Turquality).
***
Sermayeyi yasal kılıflarla vergiden muaf tutan iktidar, şimdi de organize sanayi bölgelerinin girişine “vergi memuru” dikme vaadiyle sahnede. Oysa Türkiye’de yalnızca 5 bin vergi denetçisi var. Bu sayı ile hangi sanayi bölgesi izlenecek? Hangi birine, ne zaman, nasıl yetişilecek? Bu soruların cevabı yok. Gerçekte vergisizleştirme OSB kapılarında değil; teşvik belgelerinin satır aralarında, muhasebe oyunlarının perde arkasında gizleniyor.
Türkiye’de vergiden kaçamayan tek bir kesim var: Ücretliler. Onlar için vergi memuruna gerek yoktur; ücretleri banka hesaplarına ulaşmadan vergi çoktan kesilmiştir. Ne bir denetime ihtiyaç duyulur ne de bir prosedüre. Öte yanda, teşviklerle zenginleşen, vergi istisnalarıyla büyüyen büyük sermaye için ne kaynağında kesinti vardır, ne de gerçek bir denetim. Onların hesabı çoktan “temize” çekilmiştir.
İşte bu, Türkiye’deki rejimin çıplak gerçeğidir. Süslü bir ‘adalet’ çağrısı, yalnızca gerçek adaletsizliği perdelemeye hizmet ediyor. Bu nedenle altını bir kez daha çizmek gerekir: Sorunun kaynağı basitçe denetimsizlikte değil, sermaye birikim rejiminin kendisindedir.