DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan: “CHP’yi süreçten iten bir oyun var, CHP oyunu görmeli ve boşa çıkarmalı”
Yazıyı Küçült (-) Yazıyı Büyüt (+)
“Süreç” siyasetin ve devletin rolü ve sorumlulukları üzerinden tartışılırken DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, Mezopotamya Ajansından Mehmet Aslan’a verdiği söyleşide hem siyasi iktidarın somut adımlardaki isteksizliğini hem de muhalefetin sürece dair tutumunu değerlendirdi. Bakırhan, barışın tek taraflı bir çabayla sürdürülemeyeceğini vurgularken, Meclisin daha güçlü bir inisiyatif alması gerektiğini belirtti; CHP’nin süreçten dışlanmaya çalışıldığına dikkat çekerek “Oyunu görmeli ve boşa çıkarmalı” çağrısında bulundu.
Süreçle beraber toplumda barış beklentisi güçlenirken, devletin somut ve kurumsal adımlar konusunda yavaş ilerlemesi güven sorununu beraberinde getirdi. Bakırhan buna ilişkin, Abdullah Öcalan’ın adım attığına dikkat çekerek, “Adadan gelen bu tarihi çıkışlar, kapıları sonuna kadar açtı. Fakat açıkçası şunu da söylemeliyim; Öcalan sürekli pedal çevirdi, yokuşu tırmanma iradesini gösterdi. Devlet ve iktidar ise geriden takip etti. Barış yolculuğunda tek başına pedal çevirmek yorucudur ve sürdürülebilir değil. Artık Meclisin de pedala daha güçlü basarak bu yükü paylaşması, ortak sorumluluğu üstlenmesinin zamanı geldi. Çünkü barış, tek tarafın omuzlarında taşınacak bir yük değil, hep birlikte inşa edeceğimiz bir köprüdür. Ve bu köprüyü inşa etmek için herkesin elini taşın altına koyması gerekir” diye konuştu.
“Belirgin adımların gecikmesi, görebildiğimiz kadarıyla iki risk alanı üretiyor” diyen Bakırhan, “İlki, toplumda doğal olarak "yine mi oyalama?" duygusu gelişiyor; ikincisi ve daha önemlisi de sahada "provokasyon"lara açık alanlar hazırlıyor. Siyaset doğa gibidir, boşluk kabul etmez; yasal adımlarla doldurulmayan her boşluk, provokasyonlara açık hale gelebilir. Gecikmeler oldukça barış karşıtlarının sözü artıyor” ifadelerini kullandı.
“Yasa değişikliği gerektirmeyen birçok düzenleme var”
Süreçte halkın güvenin azalmasına dair Bakırhan şunları ekledi: “Sürdürülebilirliğin anahtarı güveni büyüten küçük jestler veya sözler değil, yasal ve kurumsal garantilerdir, somut adımlardır. Yasa değişikliği gerektirmeyen birçok düzenleme var. Kısa vadede yapılabilecekler var ve biz bunlar nefes aldırır dedik. Mesela kayyım rejiminin bitmesi; ifade, örgütlenme ve siyaset yapma özgürlüğünün sağlanması, yargı güvencesi ve infaz eşitliğinin olması, hasta tutsakların bırakılması. Aynı şekilde Meclisin inisiyatif alarak hızlıca ortak rapor üzerinden yasa kısmına geçmesi. Yine Sayın Öcalan'ın özgür iletişim, özgür çalışma ve özgür yaşam şartlarının olması. Bunlar ilk etapta hızlıca yapılabilir şeylerdir.”
“Komisyon pozitif barışa geçişi sağlayacak düzenlemelerin mutfağı olmalı”
Süreç kapsamında Mecliste kurulan komisyona dair değerlendirmelerde bulunan Bakırhan, “Komisyon negatif barıştan pozitif barışa geçişi sağlayacak düzenlemelerin mutfağı olmakla mükelleftir. Nedir bu? Geçiş yasasının Meclis Genel Kurulu'na sevki, demokratik entegrasyon anlayışıyla demokratikleşme ve hukukun tesisi-tahkimini sağlayacak adımların atılmasını sağlamaktır. Bu spesifik çerçeve dışında komisyona, raporlara veya hazırlanacak yasalara anlamlar yüklemek hem haksızlık hem de boşuna beklenti yaratmaktır” dedi.
“CHP temkinli bir destek veriyor”
CHP’nin sürecin en başından bu yana olan tutumunu değerlendiren Bakırhan, sürecin ilk aşamasında temkinli bir destek verdiğini söyledi. Bakırhan, “Yani ne tam karşı ne tam içinde... Sanki bir köprünün ortasında durarak iki yakayı da izleyen bir gözlemci gibiydi” dedi.
“Maalesef bu ikinci aşamayı patinaj yaparak başladı”
Özellikle Özgür Özel’in ilk aşamadaki söylem ve katkılarının oldukça pozitif olduğunun altını çizen Bakırhan, “Hepimizi umutlandırdı. 19 Mart operasyonlarından sonra ise nötr bir belirsizliğe gömüldü. Sanki sahnede durduğu yerden ne olup bittiğini anlamaya çalışan, seyirci ile oyun arasında kalmış bir aktör gibi. İlk aşama büyük ölçüde devlet-PKK-Öcalan üçgeninde cereyan ettiği için siyasetin dâhili henüz belirgin değildi. Ancak süreç ikinci aşamaya geçtiğinde, top artık siyaset kurumunun sahasına yuvarlandı. Bu aşamada söylenen her kelimenin, atılan ya da atılmayan her adımın etki gücü ilk aşama gibi olmayacaktı. Ki öyle oldu. Bu durum bütün partiler için geçerli. Hatanın maliyetinin ağır olacağı bir aşamaya geçtik. CHP, maalesef bu ikinci aşamayı patinaj yaparak başladı” diye konuştu.
“İmralı komisyonuna üye vermeme kararı ilk kırılma noktasıydı” diyen Bakırhan, kırılma noktalarının olduğunu söyleyerek şunları sıraladı: “Bu, sadece bir 'hayır' değil, tarihi bir tercihti. Özgür Özel'in kongrede DEM Parti ve Kürtlere yönelik "Stockholm sendromu" söylemi de bir duygu kırılması yarattı. Sayın Özel'in daha sonra bunu düzelten açıklamalarını tabii ki önemsiyorum. Üçüncü kırılma noktası maalesef Meclise sunulan rapor oldu. Cumhuriyetin kurucu partisi, aynı zamanda sorunun ortaya çıkışında tarihsel sorumluluğu olan, kendi içinde demokratik eğilimleri barındıran bir partinin daha cesur bir tutum almasını bekliyoruz. 1989'daki raporun bile çok gerisine düşen bir yerde olmak düşündürücüdür.”
“Her geçen gün artan operasyonların kendilerini zorladığını biliyorum ve anlıyorum”
Bakırhan CHP’ye yönelik başlatılan 19 Mart operasyonlarına da dikkat çekerek, CHP’nin sürecin dışında tutulmak istendiğini söyledi. Buna karşı CHP’ye “oyuna gelmemeli” çağrısında bulundu: “19 Mart operasyonları sonrası CHP'ye yönelik her geçen gün artan operasyonların kendilerini zorladığını biliyorum ve anlıyorum. Bu, CHP ve tabanı için büyük bir şok oldu. Belki de ilk defa bu düzeyde sistematik bir baskıya maruz kaldılar. Daha önce hiç deneyimlemedikleri bir fırtınanın içine girdiler. Bu durum sürece mesafe kurmalarına neden olmuş olabilir. Ancak burada önemli bir noktayı vurgulamak istiyorum; eğer birileri CHP'yi süreç dışına itmeye çalışıyorsa, demek ki ortada bir oyun var. CHP bu oyunu görmeli ve daha çok dahil olarak ve inisiyatif alarak boşa çıkarabilir. Fırtınadan kaçmak değil, fırtınada doğru bir biçimde yelken açmak hayat kurtarır. Türkiye'nin geleceğinde söz sahibi olmak isteyen bir parti, ülkenin yüz yıllık bir meselesinde çözüm iddiasını güçlü bir biçimde ortaya koymalıdır. CHP, iktidar karşıtlığının süreç karşıtlığına dönüşmemesine dikkat etmeli. İktidara karşı sonsuz muhalefet en doğal hakkıdır ama süreç konusunda müşterekleri arttırmaya odaklanabilmeliyiz.”