Vay vay vay. Son günlerde milyondan fazla takipçisi olan küresel sosyal medya hesaplarında Kanal İstanbul rıza üretimi videoları pompalanmaya başlanmış. Montrö Boğazlar Sözleşmesi'nden de bahsetmişler bir "sorun" olarak.

2024 Hukukun Üstünlüğü Endeksi’ne göre "Hükümet Güçleri Üzerindeki Sınırlamalar" başlığında Türkiye 142 ülke arasında Afganistan, Çin, Rusya, İran gibi ülkelerin bile gerisinde 135. sırada.

Değer, iktidarın yetkilerinin ne derece denetlendiğini ve hukuki sınırlara ne düzeyde bağlı olduğunu ölçüyor.

Kadın çalışmaları programlarında da oranlar az çok sabit. Transgender terimi bölüme has olarak biraz daha yüksek, %6 civarı. Ancak kullanımı artış falan göstermiş değil. Hatta son 10 yılda burada da müfredatlarda transgender teriminin bahsi azalmış. Diğerleri de sabit kalmış.

Peki siyasal bilimler programlarında? Marksizmin bahsi son 10 yılda artmamış, aksine kısmen azalmış. Zaten tüm müfredatta bahsi toplamda %1'inde falan geçiyor. Post-modern Neo-Marksist "woke" ideolojinin siyasal bilimleri ele geçirdiği iddiası müfredat içeriğinden pek görülmüyor.

Peki tüm araştırma üniversitelerinde iklim değişikliği hakkındaki bahis ne kadar artmış son 15 yılda? Toplam müfredatta 2008'de %0.6'sında iklim değişikliğinden bahsedilirken bugün bu oran sadece %1.3'e çıkmış. Kısmi artış var evet. Ama dramatik bir dominasyon olduğu söylenemez.

Hadi öncekiler tüm bölümleri içeriyordu. Sadece toplumsal cinsiyet ve ırk gibi konulara daha çok odaklanan Sosyoloji programlarının müfredatlarına bakınca bile eleştirel ırk teorisi, yapısal ırkçılık ve transgender gibi terimlerin bahsi derslerin hepsinin %1'inin altında geçiyor.

Harvard gibi en elit kurumlarda eleştirel ırk teorisi, yapısal ırkçılık, transgender gibi konular müfredatlarda geçmiyor bile.

UC Berkeley gibi en "woke" görülen elit kurumlardan birinde bile eleştirel ırk teorisi müfredatın sadece %0.38'inde, transgender %1.1'inde görülüyor.

"Woke" akademiyi ele geçirdi safsatası:
ABD'de yaklaşık 4000 yükseköğretim kurumunda 5,6 milyon ders programı üzerinde yapılan bir çalışma, müfredatın sadece %0,08'inin "woke" ile özdeşleştirilen konulardan bahsettiğini tespit etmiş. Transgender gibi konuların bahsi de çok az. ++

Gelişmiş ülkelere baktığımızda yeni konut inşasında Anglosakson ülkelerinin Kıta Avrupası'na göre daha geri olduğu göze çarpıyor. Asya'da durum daha da iyi.

Anglosakson ülkelerinde ekonomik sistemin daha serbest piyasa endeksli olması, refah devletinin daha zayıf olması da bunda etkilidir kanımca.

YouGov ABD'de araştırma yapmış ve radikal sağın yarattığı suni histerinin ne kadar uçuk boyutlarda olduğunu ortaya koymuş.

Ortalamada Amerikan halkı kendi toplumunun %21'inin trans olduğunu, %27'sinin Müslüman olduğunu, %30'unun gey/lezbiyen olduğunu falan sanıyor. Asıl trans oranı %1. Çok delice.

G. Afrika’ya gidince de 2 kitap yazıyor. Yine ürkünç. Beyaz ırkını yok etmek ve renkli insanları dünyada hakim kılmak için küresel bir Yahudi komplosu olduğunu anlatıyor. “Küreselciler”den bahsediyor. Diğer kitaptaysa aşı karşıtı görüşlerini paylaşıyor, küresel bir sağlık komplosu olduğunu söylüyor.

Bugün Elon Musk’ın maceracı biri diyerek övgüyle andığı anne tarafından dedesinin hikayesini okudum ve öğrendiklerim beni ürküttü. Kanadalı dedesi apartheid rejimine hayranlıkla Güney Afrika’ya taşınmış. Kanada’da da birbirlerine rakamlarla hitap eden (1X1809X56 gibi) bir faşist örgütün üyesiymiş.

www.wsj.com/business/elo...

Elon Musk özellikle son birkaç haftadır ortalama 5 dakikada bir paylaşımda bulunuyor. Twitter’ı satın aldıktan sonra paylaşım sayısı muazzam artmıştı. Ama yine de bu seviyede değildi. Bu aşırı X kullanımıyla yaşamındaki diğer işleri nasıl dengelediği belirsiz. Normal değil hiç.