Adımlarında güç değil, alışkanlık vardı.
Kendinden emin değil, sadece kayıtsız.
Halk mı?
Kapının ardında durmuştu.
Bir kısmı hâlâ soruyordu:
— Neden?
Ve diğer kısmı çoktan susmayı öğrenmişti.
Adımlarında güç değil, alışkanlık vardı.
Kendinden emin değil, sadece kayıtsız.
Halk mı?
Kapının ardında durmuştu.
Bir kısmı hâlâ soruyordu:
— Neden?
Ve diğer kısmı çoktan susmayı öğrenmişti.
Ama o kahkaha, neşeyle değil, korkuyla atılan bir kahkahaydı.
Zoraki, sahte, içi boş.
O çocuklar sustular, geçip gittiler.
Ama o kahkaha, neşeyle değil, korkuyla atılan bir kahkahaydı.
Zoraki, sahte, içi boş.
O çocuklar sustular, geçip gittiler.
Kalabalığın dışında bir çocuk.
Bakışı sertti. Sol eli havadaydı, ne selam verir gibi ne de tehdit eder gibi…
Ama öyle bir öfke ki… patlayacak gibi değil; daha çok insanlıktan ümidi kesmiş birinin, her şeyi geriden izleyen birinin öfkesi.
Kalabalığın dışında bir çocuk.
Bakışı sertti. Sol eli havadaydı, ne selam verir gibi ne de tehdit eder gibi…
Ama öyle bir öfke ki… patlayacak gibi değil; daha çok insanlıktan ümidi kesmiş birinin, her şeyi geriden izleyen birinin öfkesi.
Hayır, tadilat yoktu. Yangın da çıkmamıştı.
Sadece iki insan için…
Geri kalanlar, kapının ardında, öylece bakakalmıştı.
Birileri yaklaştı kapıya, çekinmeden sordular:
— Kapı neden kapalı?
Kapının önünde duranlar, gözlerini kaçırmadan cevapladı:
— Prenses geliyor.
Hayır, tadilat yoktu. Yangın da çıkmamıştı.
Sadece iki insan için…
Geri kalanlar, kapının ardında, öylece bakakalmıştı.
Birileri yaklaştı kapıya, çekinmeden sordular:
— Kapı neden kapalı?
Kapının önünde duranlar, gözlerini kaçırmadan cevapladı:
— Prenses geliyor.