İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı koordinesinde 1 Mayıs öncesi çok sayıda eve baskın düzenlendi. Aralarında BEKSAV Eş Başkanı Ahmet Uçar, Ayşenur Demir, Polen Ekoloji Kolektifi’nden Cemil Aksu, Grup Va...

MEB’in 20 bin sözleşmeli öğretmen ataması için yaptığı mülakatta mağdur edilen öğretmenler, Bakanlık önünde başlattıkları mücadeleyi sürdürüyor. Öğretmen Özdemir, “Hakkımız olanı alacağız” dedi.

CHP Grup Başkanvekili Murat Emir, Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasının, şirketlere el konulmasının ve kayyum yetkisinin TMSF’ye verilmesinin sebebinin Ekrem İmamoğlu’nun 2019 yılında yaptığı konuşmasınd...

Ebubekir A. isimli özel harekat polisi, görevli olduğu AKP Genel Merkez binasının önünde intihar etti. Ebubekir A.'nın bir süredir sağlık sorunları yaşadığı iddia edildi.

İstanbul – Eğitim -İş Sendikası Genel Başkanı Kadem Özbay, beraberindeki sendika üyeleriyle birlikte tutuklu öğrenciler için Silivri’deki Marmara Kapalı Cezaevi önünde açıklama yaptı. Özbay, öğreniclerin sadece özgürlüklerinden değil, geleceklerinden de mahrum bırakıldığını belirterek, "Gençler derhal serbest bırakılmalı" dedi. 19 Mart Operasyonuyla CHP'nin Cumhurbaşkanı Adayı, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun da gözaltına alınmasıyla başlayan protestolarda çok sayıda öğrenci de tutuklanmıştı. Eğitim-İş Genel Başkanı Kadem Özbay, beraberindeki sendika üyeleriyle bugün öğrenciler için Silivri’deki Marmara Kapalı Cezaevi önünde açıklama yaptı. “Öğrencilerimiz geleceklerinden de mahrum bırakılıyor" “Keyfi gözaltılar, haksız hukuksuz tutuklamalar son bulsun” yazılı pankart açılan açıklamada, “Karanlığa geçit vermeyeceğiz” ve “Eğitim hakkı engellenemez” sloganları atıldı. “Öğrencilerimiz derhal serbest bırakılsın”, “Gençlerimize, geleceğimize sahip çıkıyoruz” ve “Anayasal haklar engellenemez” yazılı dövizler taşınan açıklamada Kadem Özbay, öğrencilerin bugün sınavlarının başladığına dikkat çekti. Öğrencilerin sadece özgürlüklerinden değil, aynı zamanda geleceklerinden de mahrum bırakıldığını ifade eden Özbay; “Üniversitede bulunamadıkları için sınıf tekrarı riskiyle karşı karşıya kalıyorlar. Sınav haklarını kullanamadıkları için akademik ilerlemeleri durduluyor. KYK yurtlarından çıkarılarak barınma hakları fiilen ellerinden alınıyor. Devlet destekleri ve bursların kesilmesiyle ekonomik olarak çaresiz bırakılıyorlar. Eğitim hayatları sekteye uğratılarak gelecekleri bilinçli biçimde karartılıyor. Bu durum sadece bireysel bir adaletsizlik değil, aynı zamanda ülkenin geleceğine vurulmuş büyük bir darbedir” dedi. "Gençler derhal serbest bırakılmalı" Tutuklu öğrencilerin neredeyse aynı kıyafetlerle yaşamaya mecbur bırakıldığını, ne sağlığın ne hijyenin ne de insanlığın olymadığını ifade eden Özbay şöyle devam etti; “Peki, biz sessiz mi kalacağız? Buradan açıkça soruyoruz. Bu çocukların suçu nedir? Demokratik bir ülkede demokratik bir şekilde düşünce beyan etmek suç mu? Ailesine, okuluna, arkadaşlarına kavuşmak isteyen bu gençlere uygulanan düşman hukuku kabul edilemez. Onlar bizim çocuklarımız, onlar bizim öğrencilerimiz, bu ülkenin evlatları. Bu ülkenin çocuklarını düşman gibi görmek, onları düşman gibi yargılamak; halkı bölmek, toplumsal ayrışımları derinleştirmektir. Adaletin terazisi şaşmamalı. Bu ülkenin gençlerine yapılan bu zulmün hesabı bir gün mutlaka sorulacak. Biz buradan bir kez daha haykırıyoruz. Bu adaletsizlik bir an önce son bulmalı. Gençler derhal serbest bırakılmalı, eğitimlerine kaldıkları yerden devam etmeliler.” “Tarihin vicdanında asla kabul edilemez” Eğitimciler olarak ülkenin geleceği olan gençlerle görüşmek için buraya geldiklerini söyleyen Özbay; “Genel merkez avukatımız ve iki bölge avukatımızla birlikte görüşme talebinde bulunduk. Eğitim-İş Genel Başkanı olarak ben de 3 üyemizin çocuğuyla en azından onlarla birebir görüşmek istediğimizi ilettik ama içerisi de ziyaretçiler için, halk için bu ülkenin en büyük sendikalarından Eğitim-İş örgütünün temsilcisi görüşmesi, savcı ve içerideki yetkililerin tamamen keyfi kararına bağlı. Bir saatten fazla içeride, bir telefonun başında ‘Evet, görüşebilirsiniz’ derler mi, demezler mi diye bekletildik. 3 avukatımızın savcıyla birebir görüşme talebi kabul edilemedi. Sonra tabii ki hukukçu oldukları için hukukçu kimlikleriyle avukat arkadaşlarımız içeriye girdi, öğrencilerimizle görüştü. İçerideki durum nedir diye sorduğumuzda çocuklar diyor ki, ‘Herkes öksürüyor’. Bir salgın şüphesinden bahsediyorlar ve bununla ilgili talepte bulunuyorlar. Yalnızca aralarından 3-4 çocuğumuz seçiliyor. Revirde bir kontrol yapılıyor. ‘Bir şey yok’ diye tekrar geri gönderiliyor. İşte tablo bu aslında. Bir ülkenin geleceği olan gençler eğer tutsak tutuluyorsa bugün gerçekten adil bir mahkemede yargılansalar alacakları cezanın yatarı bile yokken günlerdir, bayramda bile ailelerinden, yakınlarından koparılıyorsa bu tarihin vicdanında asla kabul edilemez” diye belirtti. (ANKA)

Peri bacaları kırılıp, yol dolgusu olarak kullanılıyor İPA: İstanbul’da yaşam maliyeti mart ayında 87 bin 485 liraya yükseldi İzmir- Çiğli Belediyesi'nin geçen yıl haziran ayında işten çıkardığı, DİSK/Genel-İş 10 No'lu Şube üyesi kadın işçiler, işe geri iadelerinin gerçekleşmemesi ve buna yönelik herhangi bir çözüm süreci oluşturulmaması üzerine Çiğli Belediyesi önünde basın açıklaması düzenledi. "Yaşadığımız mağduriyet psikolojik ve insani bir yıkıma dönüştü" Açıklamayı okuyan Hale Ören Özdinçer, "Bizler, Çiğli Belediyesi'nde yıllarca emek vermiş, alın teriyle görevini yerine getirmiş emekçileriz. Ancak tüm bu emeğimize rağmen, hiçbir somut gerekçe gösterilmeden haksız hukuksuz ve adaletsiz bir şekilde işimizden çıkarıldık. Aradan geçen 10 ay boyunca defalarca dile getirmemize, yetkililerle görüşmemize ve verilen sözlere rağmen ne yazık ki herhangi bir çözüm süreci başlatılmamıştır. Bizi oyalayan, umut tacirliği yapan bu yaklaşımı kabul etmiyoruz. Bu süreçte yaşadığımız mağduriyet yalnızca ekonomik değil aynı anda sosyal, psikolojik ve insani bir yıkıma dönüşmüştür. Ekmek davamız bir onur davasına dönüşmüş durumda. Bizler bu sorunun artık Çiğli Belediyesi yönetimiyle çözülebileceğine olan inancımızı yitirmiş durumdayız" diye belirtti. "Sadece işimizi değil hakkımızı ve onurumuzu da istiyoruz" 1 Mayıs İşçi bayramında adalet isteyen tüm emekçilerle omuz omuza yürüyeceklerini belirten Özdinçer, "Biz sadece işimizi değil aynı zamanda hakkımızı, hukukumuzu ve onurumuzu istiyoruz. Çiğli belediyesinden çıkarılan emekçi kadınlar olarak 1 Mayıs'ta Ankara'ya CHP Genel Merkezi önüne yürüyoruz. Amacımız siyasi bir tartışma değil; emeğin siyasetiyle, adaletin sesiyle, hakkın ve haklının yanında durmasını talep etmektir" diye belirtti. (Evrensel)