Council ||30
Kolektif Cehalet ile Mücadele Derneği
Üzerinize yapıştırılmış fiyat etiketleri yalnızca ekonomik konumunuzu değil, ahlaki çöküşünüzün ulaştığı son noktayı da ele vermektedir. Bu bildiriyi, bu gerçeği hâlâ ayırt edebilenler için bir not; edemeyenler için ise kayda geçirilmiş bir tanıklık olarak bırakıyorum.
Üzerinize yapıştırılmış fiyat etiketleri yalnızca ekonomik konumunuzu değil, ahlaki çöküşünüzün ulaştığı son noktayı da ele vermektedir. Bu bildiriyi, bu gerçeği hâlâ ayırt edebilenler için bir not; edemeyenler için ise kayda geçirilmiş bir tanıklık olarak bırakıyorum.
Son olarak şunu ifade etmek isterim:
Son olarak şunu ifade etmek isterim:
Bu nedenle, değerlerin değil fiyatların belirleyici olduğu bu düzenle arama mesafe koyduğumu ilan ediyorum. Bu bir kaçış değil, bilinçli bir çekilmedir. Algıların, etiketlerin ve piyasa onayının belirlediği bir ahlak anlayışına dâhil olmayı reddediyorum.
Bu nedenle, değerlerin değil fiyatların belirleyici olduğu bu düzenle arama mesafe koyduğumu ilan ediyorum. Bu bir kaçış değil, bilinçli bir çekilmedir. Algıların, etiketlerin ve piyasa onayının belirlediği bir ahlak anlayışına dâhil olmayı reddediyorum.
Para, artık bir araç değil, küçük insanların küçüklüğünü ölçen işlevsel bir göstergedir.
Para, artık bir araç değil, küçük insanların küçüklüğünü ölçen işlevsel bir göstergedir.
Bu metin aynı zamanda bir özeleştiridir. İnsanın, maddi doyuma ulaştığında daha “insanî” olacağına dair inanç, romantik bir varsayımdan ibaretmiş. Gelinen noktada açıkça görülmektedir ki maddi birikim, etik olgunluğun garantisi değil; çoğu durumda onun ikamesidir.
Bu metin aynı zamanda bir özeleştiridir. İnsanın, maddi doyuma ulaştığında daha “insanî” olacağına dair inanç, romantik bir varsayımdan ibaretmiş. Gelinen noktada açıkça görülmektedir ki maddi birikim, etik olgunluğun garantisi değil; çoğu durumda onun ikamesidir.
Zira sahip olduklarını sandıkları şeyler, zamanla onların davranışlarını, ilişkilerini ve ahlaki sınırlarını belirleyen asli öznelere dönüşmüştür.
Zira sahip olduklarını sandıkları şeyler, zamanla onların davranışlarını, ilişkilerini ve ahlaki sınırlarını belirleyen asli öznelere dönüşmüştür.
Değer üretimi, yaratıcı emek ve anlam inşası gibi kavramlar; yerini kısa vadeli kazançlara, ölçülebilir faydaya ve çıplak sahip olma dürtüsüne bırakmıştır. Bu bağlamda bireyler, ne kazandıklarına anlam atfedebilmiş ne de kazandıklarının öznesi olabilmiştir.
Değer üretimi, yaratıcı emek ve anlam inşası gibi kavramlar; yerini kısa vadeli kazançlara, ölçülebilir faydaya ve çıplak sahip olma dürtüsüne bırakmıştır. Bu bağlamda bireyler, ne kazandıklarına anlam atfedebilmiş ne de kazandıklarının öznesi olabilmiştir.
Bu dönüşümle birlikte para, değer üretmenin sonucu değil; değerin kendisiymiş gibi algılanmaya başlanmıştır. İnsanlar, bu yanlış eşitlemeyi içselleştirerek etik ilkelerden vazgeçmeyi bir kayıp değil, rasyonel bir tercih olarak görür hâle gelmiştir.
Bu dönüşümle birlikte para, değer üretmenin sonucu değil; değerin kendisiymiş gibi algılanmaya başlanmıştır. İnsanlar, bu yanlış eşitlemeyi içselleştirerek etik ilkelerden vazgeçmeyi bir kayıp değil, rasyonel bir tercih olarak görür hâle gelmiştir.
Sorun, ihtiyaçların karşılanmaması değildir. Asıl problem, ihtiyaçlar karşılandıktan sonra insanın hangi yönde evrildiğidir. Modern ekonomik düzen içinde para, bir değişim aracı olmaktan çıkarak ahlaki ve ontolojik bir referans noktasına dönüşmüştür.
Sorun, ihtiyaçların karşılanmaması değildir. Asıl problem, ihtiyaçlar karşılandıktan sonra insanın hangi yönde evrildiğidir. Modern ekonomik düzen içinde para, bir değişim aracı olmaktan çıkarak ahlaki ve ontolojik bir referans noktasına dönüşmüştür.
Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisi çerçevesinde, temel eksiklikleri giderilen insanın daha yüksek etik, estetik ve toplumsal değerlere yönelmesinin kaçınılmaz olacağına inandım. Bu varsayımın pratikte karşılığının olmadığını artık kabul ediyorum.
Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisi çerçevesinde, temel eksiklikleri giderilen insanın daha yüksek etik, estetik ve toplumsal değerlere yönelmesinin kaçınılmaz olacağına inandım. Bu varsayımın pratikte karşılığının olmadığını artık kabul ediyorum.
Gözlemlediğim toplumsal pratikler, insanî değerlerin sanıldığından çok daha kırılgan olduğunu açık biçimde ortaya koymuştur. Uzun süre, bireyin davranışlarını belirleyen temel etkenin ihtiyaçlar olduğu varsayımıyla düşündüm.
Gözlemlediğim toplumsal pratikler, insanî değerlerin sanıldığından çok daha kırılgan olduğunu açık biçimde ortaya koymuştur. Uzun süre, bireyin davranışlarını belirleyen temel etkenin ihtiyaçlar olduğu varsayımıyla düşündüm.