Yararlandığım bazı kitaplar:
Kitaplar:

Philip Cole, Kötülük Miti
Alain Badiou, Etik
Terry Eagleton, Kötülük Üzerine Bir Deneme
Yaylagül Geran Karataş, Küreselleşen Karanlık
Victor Frankl, İnsanın Anlam Arayışı

Newman, kötülüğün görünüşteki kaynağının bizi tehdit eden dışsal bir olgu olduğunu, asıl kaynağınsa içsel olup dış dünyadan ziyade ruhsal yapımızla ilgili olduğunu savunur. Dolayısıyla, korkunun kaynağını keşfetmek üzere içimize dönmeliyiz.

Yazar Paul Newman'a göre ise bu düşünce egzersizi kötülük fikri karsısında irrasyonel bir paniğe kapılmamızı engelleyebilir. Burada, aklın gücüne yönelik bir inanç görüyoruz.

Bu noktada otorite, cemaatini oluşturmak, birbirine yaklaştırmak ve kolayca yönetmek için korkularının objesi olacak, çağın ve dönemin ruhuna uygun bir “kötü” tanımlaması yapıyor. Böyle bir düşmanla ne müzakere ne de uzlaşma mümkündür “Sadece avlanıp yok edilmesi gerekir”.

Bu figür bazen bir vampir veya cadı, bazen de göçmen, mülteci, Çingene ya da İslamcı terörist olabiliyor. Cole, Orta Çağ’daki cadı avları ve vampir salgınlarını, günümüzdeki göç ve terörizm korkularıyla benzer görüyor ve bu iki dönemi birbirine paralel değerlendiriyor.

Ona göre, bu topluluklar paylaşılan kimlikler etrafında değil, korku ve güvensizliklerin sömürülmesiyle şekilleniyor. Güç sahipleri, korkuyu belli bir "tehdit figürü" üzerine odaklayarak toplumu bir arada tutuyor.

Yazar Philip Cole, Avrupa tarihindeki cadı avları ve vampir salgınlarına bakarak “uygar” toplumda iktidarın doğası hakkında genel örüntüler çıkarabileceğimizi savunuyor.

Vampir gibi mucizevi bir canavardan duyulan korku, Her şeye gücü yeten Tanrı’nın dünyadaki vekillerine yani din adamlarına yönelik saygıyı ve itaati artırmaya yardımcı oluyordu.

O bu fenomeni “uygar toplumda otoritenin doğası” hakkında bir şeyleri ortaya çıkardığı için önemsemişti. Rousseau’ya göre hem kutsal hem de seküler otorite, gücünü popüler batıl inançlardan almaktaydı.

Avrupa’da tam da aydınlanma dönemine denk gelen vampir efsanelerine birçok düşünür ve bilim insanı şüpheyle yaklaştı. Ancak Avrupa’nın çeşitli bölgelerinden gelen benzer Vampir hikayelerini Rousseau ciddiye almıştı. Elbette Rousseau vampirlere inanmıyordu.

Onbir Eylül saldırılarından sonra, kötülük küresel terörizmle özdeşleştirildi. Bugün, terörizme karşı savaşın, insani hak ihlalleri ve jeopolitik çıkarlarla örtüşen bir araç olarak da kullanıldığı tartışılıyor.