Anlattığınız konu sizinle ilgisiz. Manipulatör konuyla ilgili bilgisi olmadığından size saldırıyor.
Sapla samanı karıştırıyor. Böyle birine açıklama yaptığınızda bu size zarar verir.

Sizi kanlı canlı olarak birkaç saat gördüm ve büyük bir temiz kalplilikle" gençlere kitap okuyun" deyişinize tanık oldum. Yazdığınız cümleleri sizin sesinizle okuyorum. Hafızamın farklı kayıt kanallarında yeriniz var.
Kaleminize kuvvet, sesinizin ayrı bir mecrada fizikten bağımsız bir varoluşu var.

bsky.app/profile/ilha...

Neticede biri bize bilgi ve görüşlerini sunarken Atatürk'ü, vatanı ya da bir siyasetçiyi en çok kendisi seviyor ve anlıyormuş personasını öne çıkarıyorsa topluma ön ergenlere didaktizmle yaklaşan öğretmen gibi görünüyor.

5N1K yalan oldu yani.
Adı haber kendi kurgu.
Nesnel değerlendirmeler ilgi çekmiyor. Burada bile.

İnsanlar gazetecilere güvenini ne zaman yitirdi. Kendilerini toplumun üzerinde görüp "yerseniz" kamu yararına yorum yapmaya başladıklarında. Gazeteci sıfat kullanmaz. Olanı olduğu gibi aktarır. Feci bir tren kazası oldu denmez de tren kazası oldu denir. Okur kendi karar verir durumun ölçeğine.

Atatürkçülüğü seküler bir din formuna bürüyüp mantıktan uzaklaştırınca anekdot anlatarak değer kazanan bir persona ilgi çekici hale geldi.

İktidar yanlısı ya da karşıtı fark etmeksizin basınımız gerçekten entelektüel bilince sahip insanlardan mürekkep olmadığından zeka düşürücü bir medya uygarlığı yükseliyor.

Bir köşe yazısı ne kadar zamanınızı alıyor diye sormuştum da "eskiden bir saatte yazdığımı şimdi sekiz dokuz saatte yazıyorum" demişti. Nedenini de "sürekli avukatlara okutuyorum, okuyup dönmelerini bekleyince zaman alıyor" demişti.

Ellerim kanıyor ama kürek çekmeye devam etmeliyim yazmıştı ertesi gün köşesinde.

İktidar için yarayışlı olmasalar bulundukları konumda kalamazlardı.
Özelleştirmeler, yolsuzluk dosyaları, Cumhuriyet karşıtlığı gibi konularda lafını budaktan sakınmayan Emin Çölaşan'ın gazetedeki köşesinden edildiğini hatırlıyorum. Rahmetli Bekir Coşkun+

Böyle durumlarda "reji öyle istedi" deyip yırtarlar ama Fatih Portakal'ın reji üzerinde de yetkisi olduğunu anlamamak için uzaylı olmak gerek. Sözcü TV'nin ne şiş yansın ne kebap tavrı olmuş bu.

Muhabir benim arkadaşım. Kulaklıktan veri akışı gecikiyor. Hem yayın akışında işini yapmak hem de nezaketsizlik etmemek için çabalarken ne yapacağını bilememiş ve gülümseyerek idare etmeyi seçmiş. Canlı yayının orada kesilmesine o da içerlemiştir. Kendisi de şaşırmış. Tanıdığım için anlıyorum.

Aynı patern burada da oluşuyorsa körleştirici olmaz mı?