ve bu kısa düşsel karşılaşmalar sanki sepya tonlarının hakimiyetinde bir günün öğlesini, zaman geçtikçe de yıldızlarla dolu büyüleyici bir Lizbon gecesini yaşatıyor.

Bosch’un “ Aziz Antonius’un Baştan çıkarılışı” tablosunu görmek için gittiği müzede ayrıntıları çizen kopya ressamıyla tablo hakkında sohbet ediyor, bir masal tüccarıyla tanışıyor .

Yer yer türk dizilerini andıran sahnelerini ve finalindeki gereksiz ters köşe yapma çabasını saymazsak anlatmak istedikleriyle sevdiğim bir manga/anime.

Look Back Prime'daki uyarlaması ile son zamanlarda adından sıkça söz ettirdi. Her iki kitabı da nasıl bulacağını merak ediyorum.

Death Note'u sonlara doğru elim kalbimde söylene söylene izlemiştim. Monster'a devam etmelisin bence. Ben mangayla eş zamanlı izlemeye çalışıyorum.
Bone ve Y Son Erkek'ten sonra bir süre serilere ara verecektim ama önerin üzerine Moon Knight'a başlamamam imkansız.

Her ne kadar sonraki kitaplarda ivme kaybettiği söylenilse de, Goodnight Punpun benim de merak ettiğim serilerden biri. Goodbye Eri'de fena değildi bence. En azından Look back'den sonra beklentimi karşılamıştı.

Bugün ikinci cildine başladığım, aynı zamanda kardeşimle animesini izlediğim Monster'a kendimi kaptırmış durumdayım. Bitirdikten sonra Moon knight'ı önceliklerim arasına alacağım. Yalnız Gideon Falls'u basılı bulmak zor gibi.

En sevdiğim Lemire kitabı "sualtı kaynakçısı" dil hakimiyetim yeterli seviyede olsa Vagabond'un çevrilmesini ben de bekleyemezdim. Hepsini okudun mu?

Vagabond çevirisini sabırsızlıkla bekliyorum.