fide dipleri kırmızı güllerin yapraklarına aittir. böylece hem gül yaprakları hem de dört yapraklı yoncalar görünür olma haklarını koruyabilecektir.

dikkat: şans getirdiği varsayılan dört yapraklı yoncaların diğer yoncalara karşı ayrımcılık yapmaları her koşulda yasaktır.

bu anlaşmaya göre kırmızı gül fidelerini merkez kabul ederek, çevresine yerleşme eğiliminde olan dört yapraklı yoncaların, fide boyu bölü iki oranını yarı çap olarak alıp, buna göre oluşan çemberin belirlediği sınırın dışında kalmaları zorunludur.

(alevi gözünüzde büyütebildiğiniz kadar büyütün ve içeriğini istediğiniz gibi değiştirin.)

şimdi elimde kadehimle kendi kendimi kutluyorum. şu dünyada hiç kimse neler yaptığımı bilmiyor ve gizli saklı itiraflar da bugünler için zaten.

her neyse.. sonunda gözlerini korkutmayı başarabildim. tabii bunda komşu gezegenlerinden yanımda getirdiğim tam üç bin harms zararlısının da katkısı oldu. sadece biri bile yeterince korkutucu iken, üç bini neler neler yapmazdı ki?

ya bu antlaşmaya uyarsınız ya da kendi yıldız sisteminizdeki diğer gezegenlerin canlıları tarafından yok edilirsiniz dedim. bıkmış adamlar bunların sürekli hırlaşmasından.

sarhoş kafayla imzaladıkları barış antlaşmasını ayılınca tanımak istemediler ama onlara bunun mümkün olamayacağını, çünkü salyonya gezegeni tarihinde daha ayık kafayla tek bir antlaşma bile imzalanmadığını hatırlattım.

işte bu. iktidara yanlayan herkeste böyle bir düzey kayması da paket olarak geliyor zaten. tebrik ederim zafer bey, siz yine de bir tarafınızı zorlamayın, biz sizi layık olduğunuz yere koyduk.

orada bizi ayırmışlar, görevlendirmişler ve birilerinin rüyalarında oynamışız. döndükten sonra hesaplarımıza gönderilen ödemelerin açıklamalarından anladığımız böyle bir şeydi en azından..
durum karışık, kafam da karışık. sanırım biraz dinlenmem gerekiyor.

her neyse, sonununda herkes hatırladığı kadarını anlattı ve.. bir şekilde anladık ki boyut değiştirmişiz. gittiğimiz yer ise, rüya görebilen canların rüyalarında istihdam edilmek üzere başvuran adayların toplandığı devasa bir uydu.

bölük pörçük anılar nebuladan çıktıktan sonra gelmeye başladı. geminin yükü yok olmuştu ve her birimizin, sanki birebir yaşamışız gibi kafalarımızda ışıldayan yeni anıları vardı. oysa gemideydik, bir yere indiğimizi hatırlayan yoktu.