Bir yandan “demokratik çözüm” konuşulurken, diğer yandan milliyetçilik ve cinsiyetçilik sokakta yeniden organize ediliyor. Bu ikili hat, barışın doğasına aykırıdır.

Leyla Zana’ya yönelen cinsiyetçi saldırı, tüm kadınlara ve Kürt halkın onuruna yönelmiştir.
Bu yüzden mesele yalnızca tepki göstermek değil; hukuki, siyasal ve toplumsal karşı koyuşu büyütmektir. Aksi hâlde ırkçılık, boşluk bulduğu her yerde daha da örgütlenecektir.

“Meclis’te Kürtçe konuşamıyorsam bu çözüm nerede?”

Rus sosyolog demiş ki: dedikodu, saldırganlık, çarpık ilişkiler…
Evet, reyting uğruna toplumu eğiten “ahlak akademisi” tam olarak bu.

Her dağ başında başka bir anı açılır: Zagros’ta özlem, Gabar’da sızı, Çırav’da hiç dinmeyen bir sevda.