youtu.be/z9iKUMf5n8I?...

🤪

It's normal that they wouldn't support Ukraine, as they are already BRICS members; East Asian bloc countries are racist and right-wing anyway (except for China and North Korea).

One of my birds is female and the other is male.

🥰😍

Bu akp hükumeti olduğu sürece adalet bekleyemeyiz

Asala'ya da gelsin mecliste konuşsun dese açılım başlatsa şaşırmam

Dışa bağımlılık yüzünden

Bu noktadan sonra tablo şuraya bağlanır: Ekonomik bağımlılık sadece cebini değil, zihinsel egemenliğini de kemirir.

Beslenme çökerse, akıl yürütme de çöker.

Yani mesele sadece sağlık değil. Bu doğrudan toplumsal beyin gücü meselesidir.
Bu yüzden dışa bağımlı gıda sistemi, aslında “gıda” değil, gelecek kuşakların sinir sistemi üzerinde borçlanmadır
Bugün yediğin şey, yarın düşünebileceğin şeyin sınırlarını çizer.
Toplumlar da aynıdır.

Ve bu etki yavaş, sessiz, görünmez ilerler. Kimse “ülkenin IQ’su düştü” diye alarm vermez. Ama:
– Okuduğunu anlama düşer
– Soyut düşünme zorlaşır
– Bilim ve mühendislik üretimi zayıflar
– Toplum daha kolay manipüle edilir

Şimdi Türkiye modeline bakalım:
– Kırmızı et erişilemez
– Balık tüketimi düşük
– Süt ve yumurta pahalı
– Okul çağında çocukların büyük kısmı hayvansal protein açığıyla büyüyor
Bu, nesiller boyunca birikimli bir bilişsel erozyon üretir.

Bu tabloyu küresel gıda sistemiyle birlikte okuduğunda, daha da tuhaf bir gerçek ortaya çıkar: Dünya zaten yavaş yavaş “yüksek kaliteli protein kıtlığı” çağına giriyor. Türkiye bu fırtınaya zayıf kas yapısıyla yakalandı.

Bu yüzden dana eti meselesi aslında bir mutfak sorunu değil, egemenlik sorunudur.
Beslenme bağımsızlığı olmayan bir toplum, ekonomik olarak “yaşıyor” gibi görünür ama biyolojik olarak küçülür.

İşin ironisi şu: Türkiye et ithal ederek sorunu çözmeye çalıştıkça bağımlılığı daha da artırıyor. Bu, açlığı kredi kartıyla kapatmaya benzer: O gün doyarsın, ama metabolizma iflas etmeye devam eder.