WORD BOX
@wordbox.bsky.social
Welcome to WordBox 📦✨
Here, you’ll discover a new English word every day with its meaning and an example sentence.
Simple, clear, and useful — perfect for boosting your English step by step. 🚀
Here, you’ll discover a new English word every day with its meaning and an example sentence.
Simple, clear, and useful — perfect for boosting your English step by step. 🚀
🔖 MISADVENTURE /ˌmɪsədˈvɛntʃər/
📚 An unfortunate incident; a mishap or accident.
🇹🇷 Türkçesi: Talihsiz olay, aksilik, kaza.
💬 Sentences: The hiking trip turned into a misadventure when they lost the trail.
🇹🇷 Türkçesi: Patikayı kaybettiklerinde yürüyüş gezisi bir talihsizliğe dönüştü.
📚 An unfortunate incident; a mishap or accident.
🇹🇷 Türkçesi: Talihsiz olay, aksilik, kaza.
💬 Sentences: The hiking trip turned into a misadventure when they lost the trail.
🇹🇷 Türkçesi: Patikayı kaybettiklerinde yürüyüş gezisi bir talihsizliğe dönüştü.
August 25, 2025 at 8:14 PM
🔖 MISADVENTURE /ˌmɪsədˈvɛntʃər/
📚 An unfortunate incident; a mishap or accident.
🇹🇷 Türkçesi: Talihsiz olay, aksilik, kaza.
💬 Sentences: The hiking trip turned into a misadventure when they lost the trail.
🇹🇷 Türkçesi: Patikayı kaybettiklerinde yürüyüş gezisi bir talihsizliğe dönüştü.
📚 An unfortunate incident; a mishap or accident.
🇹🇷 Türkçesi: Talihsiz olay, aksilik, kaza.
💬 Sentences: The hiking trip turned into a misadventure when they lost the trail.
🇹🇷 Türkçesi: Patikayı kaybettiklerinde yürüyüş gezisi bir talihsizliğe dönüştü.
🔖 COMBUST /kəmˈbʌst/
📚 To catch fire or burn; to undergo combustion.
🇹🇷 Türkçesi: Yanmak, tutuşmak, alev almak.
💬 Sentences: If the temperature rises too high, the material may combust spontaneously.
🇹🇷 Türkçesi: Sıcaklık çok yükselirse, malzeme kendiliğinden yanabilir.
📚 To catch fire or burn; to undergo combustion.
🇹🇷 Türkçesi: Yanmak, tutuşmak, alev almak.
💬 Sentences: If the temperature rises too high, the material may combust spontaneously.
🇹🇷 Türkçesi: Sıcaklık çok yükselirse, malzeme kendiliğinden yanabilir.
August 25, 2025 at 8:11 PM
🔖 COMBUST /kəmˈbʌst/
📚 To catch fire or burn; to undergo combustion.
🇹🇷 Türkçesi: Yanmak, tutuşmak, alev almak.
💬 Sentences: If the temperature rises too high, the material may combust spontaneously.
🇹🇷 Türkçesi: Sıcaklık çok yükselirse, malzeme kendiliğinden yanabilir.
📚 To catch fire or burn; to undergo combustion.
🇹🇷 Türkçesi: Yanmak, tutuşmak, alev almak.
💬 Sentences: If the temperature rises too high, the material may combust spontaneously.
🇹🇷 Türkçesi: Sıcaklık çok yükselirse, malzeme kendiliğinden yanabilir.
🔖 MAKEOVER /ˈmeɪkˌoʊvər/
📚 A complete transformation or remodeling of appearance, style, or structure.
🇹🇷 Türkçesi: Yenilenme, makyaj/dekor değişimi; baştan yapma.
💬 Sentences: The salon offered her a free makeover for the wedding.
🇹🇷 Türkçesi: Kuaför, ona ücretsiz bir makyaj değişimi teklif etti.
📚 A complete transformation or remodeling of appearance, style, or structure.
🇹🇷 Türkçesi: Yenilenme, makyaj/dekor değişimi; baştan yapma.
💬 Sentences: The salon offered her a free makeover for the wedding.
🇹🇷 Türkçesi: Kuaför, ona ücretsiz bir makyaj değişimi teklif etti.
August 25, 2025 at 8:07 PM
🔖 MAKEOVER /ˈmeɪkˌoʊvər/
📚 A complete transformation or remodeling of appearance, style, or structure.
🇹🇷 Türkçesi: Yenilenme, makyaj/dekor değişimi; baştan yapma.
💬 Sentences: The salon offered her a free makeover for the wedding.
🇹🇷 Türkçesi: Kuaför, ona ücretsiz bir makyaj değişimi teklif etti.
📚 A complete transformation or remodeling of appearance, style, or structure.
🇹🇷 Türkçesi: Yenilenme, makyaj/dekor değişimi; baştan yapma.
💬 Sentences: The salon offered her a free makeover for the wedding.
🇹🇷 Türkçesi: Kuaför, ona ücretsiz bir makyaj değişimi teklif etti.
🔖 DERIVATIVE /dɪˈrɪvətɪv/
📚 Imitative of the work of another person; not original (Also: a financial instrument or linguistic term.)
🇹🇷 Türkçesi: Türev, taklit, özgün olmayan
💬 Sentences The film was criticized for its derivative
🇹🇷 Türkçesi: Film yaratıcılıktan yoksun olması nedeniyle eleştirildi
📚 Imitative of the work of another person; not original (Also: a financial instrument or linguistic term.)
🇹🇷 Türkçesi: Türev, taklit, özgün olmayan
💬 Sentences The film was criticized for its derivative
🇹🇷 Türkçesi: Film yaratıcılıktan yoksun olması nedeniyle eleştirildi
August 25, 2025 at 3:50 AM
🔖 DERIVATIVE /dɪˈrɪvətɪv/
📚 Imitative of the work of another person; not original (Also: a financial instrument or linguistic term.)
🇹🇷 Türkçesi: Türev, taklit, özgün olmayan
💬 Sentences The film was criticized for its derivative
🇹🇷 Türkçesi: Film yaratıcılıktan yoksun olması nedeniyle eleştirildi
📚 Imitative of the work of another person; not original (Also: a financial instrument or linguistic term.)
🇹🇷 Türkçesi: Türev, taklit, özgün olmayan
💬 Sentences The film was criticized for its derivative
🇹🇷 Türkçesi: Film yaratıcılıktan yoksun olması nedeniyle eleştirildi
🔖 CINCH /sɪntʃ/
📚 Something very easy to do; a sure certainty.
🇹🇷 Türkçesi: Çok kolay iş, kesinlik, child's play.
💬 Sentences: For an experienced climber, that route is a cinch.
🇹🇷 Türkçesi: Deneyimli bir dağcı için o rota çok kolay.
📚 Something very easy to do; a sure certainty.
🇹🇷 Türkçesi: Çok kolay iş, kesinlik, child's play.
💬 Sentences: For an experienced climber, that route is a cinch.
🇹🇷 Türkçesi: Deneyimli bir dağcı için o rota çok kolay.
August 25, 2025 at 12:44 AM
🔖 CINCH /sɪntʃ/
📚 Something very easy to do; a sure certainty.
🇹🇷 Türkçesi: Çok kolay iş, kesinlik, child's play.
💬 Sentences: For an experienced climber, that route is a cinch.
🇹🇷 Türkçesi: Deneyimli bir dağcı için o rota çok kolay.
📚 Something very easy to do; a sure certainty.
🇹🇷 Türkçesi: Çok kolay iş, kesinlik, child's play.
💬 Sentences: For an experienced climber, that route is a cinch.
🇹🇷 Türkçesi: Deneyimli bir dağcı için o rota çok kolay.
🔖 ANNOTATION /ˌæn.əˈteɪ.ʃən/
📚 A note of explanation or comment added to a text or diagram.
🇹🇷 Türkçesi: Açıklama notu, dipnot, şerh.
💬 Sentences: The professor’s annotation clarified the complex theory.
🇹🇷 Türkçesi: Profesörün açıklama notu, karmaşık teoriyi aydınlattı.
📚 A note of explanation or comment added to a text or diagram.
🇹🇷 Türkçesi: Açıklama notu, dipnot, şerh.
💬 Sentences: The professor’s annotation clarified the complex theory.
🇹🇷 Türkçesi: Profesörün açıklama notu, karmaşık teoriyi aydınlattı.
August 25, 2025 at 12:25 AM
🔖 ANNOTATION /ˌæn.əˈteɪ.ʃən/
📚 A note of explanation or comment added to a text or diagram.
🇹🇷 Türkçesi: Açıklama notu, dipnot, şerh.
💬 Sentences: The professor’s annotation clarified the complex theory.
🇹🇷 Türkçesi: Profesörün açıklama notu, karmaşık teoriyi aydınlattı.
📚 A note of explanation or comment added to a text or diagram.
🇹🇷 Türkçesi: Açıklama notu, dipnot, şerh.
💬 Sentences: The professor’s annotation clarified the complex theory.
🇹🇷 Türkçesi: Profesörün açıklama notu, karmaşık teoriyi aydınlattı.
🔖 ALTERCATION /ˌɔːltərˈkeɪʃən/
📚 A noisy argument or disagreement, especially in public.
🇹🇷 Türkçesi: Tartışma, münakaşa, kavga.
💬 Sentences: The altercation between the two players led to red cards.
🇹🇷 Türkçesi: İki oyuncu arasındaki tartışma kırmızı kartlarla sonuçlandı.
📚 A noisy argument or disagreement, especially in public.
🇹🇷 Türkçesi: Tartışma, münakaşa, kavga.
💬 Sentences: The altercation between the two players led to red cards.
🇹🇷 Türkçesi: İki oyuncu arasındaki tartışma kırmızı kartlarla sonuçlandı.
August 24, 2025 at 10:39 PM
🔖 ALTERCATION /ˌɔːltərˈkeɪʃən/
📚 A noisy argument or disagreement, especially in public.
🇹🇷 Türkçesi: Tartışma, münakaşa, kavga.
💬 Sentences: The altercation between the two players led to red cards.
🇹🇷 Türkçesi: İki oyuncu arasındaki tartışma kırmızı kartlarla sonuçlandı.
📚 A noisy argument or disagreement, especially in public.
🇹🇷 Türkçesi: Tartışma, münakaşa, kavga.
💬 Sentences: The altercation between the two players led to red cards.
🇹🇷 Türkçesi: İki oyuncu arasındaki tartışma kırmızı kartlarla sonuçlandı.
🔖 IGNITE /ɪɡˈnaɪt/
📚 To catch fire or cause to catch fire; to provoke or inspire strong emotion.
🇹🇷 Türkçesi: Tutuşmak, alevlendirmek; ateşlemek, kışkırtmak.
💬 Sentences: His speech ignited a passion for change in the crowd.
🇹🇷 Türkçesi: Onun konuşması, kalabalıkta bir değişim tutkusunu ateşledi.
📚 To catch fire or cause to catch fire; to provoke or inspire strong emotion.
🇹🇷 Türkçesi: Tutuşmak, alevlendirmek; ateşlemek, kışkırtmak.
💬 Sentences: His speech ignited a passion for change in the crowd.
🇹🇷 Türkçesi: Onun konuşması, kalabalıkta bir değişim tutkusunu ateşledi.
August 24, 2025 at 9:16 PM
🔖 IGNITE /ɪɡˈnaɪt/
📚 To catch fire or cause to catch fire; to provoke or inspire strong emotion.
🇹🇷 Türkçesi: Tutuşmak, alevlendirmek; ateşlemek, kışkırtmak.
💬 Sentences: His speech ignited a passion for change in the crowd.
🇹🇷 Türkçesi: Onun konuşması, kalabalıkta bir değişim tutkusunu ateşledi.
📚 To catch fire or cause to catch fire; to provoke or inspire strong emotion.
🇹🇷 Türkçesi: Tutuşmak, alevlendirmek; ateşlemek, kışkırtmak.
💬 Sentences: His speech ignited a passion for change in the crowd.
🇹🇷 Türkçesi: Onun konuşması, kalabalıkta bir değişim tutkusunu ateşledi.
🔖 OTTER /ˈɑːtər/
📚 A carnivorous aquatic mammal with a long body, webbed feet, and a playful nature.
🇹🇷 Türkçesi: Su samuru
💬 Sentences: The otter playfully slid down the muddy riverbank.
🇹🇷 Türkçesi: Su samuru, çamurlu nehir kıyısından neşeyle kaydı.
📚 A carnivorous aquatic mammal with a long body, webbed feet, and a playful nature.
🇹🇷 Türkçesi: Su samuru
💬 Sentences: The otter playfully slid down the muddy riverbank.
🇹🇷 Türkçesi: Su samuru, çamurlu nehir kıyısından neşeyle kaydı.
August 24, 2025 at 9:12 PM
🔖 OTTER /ˈɑːtər/
📚 A carnivorous aquatic mammal with a long body, webbed feet, and a playful nature.
🇹🇷 Türkçesi: Su samuru
💬 Sentences: The otter playfully slid down the muddy riverbank.
🇹🇷 Türkçesi: Su samuru, çamurlu nehir kıyısından neşeyle kaydı.
📚 A carnivorous aquatic mammal with a long body, webbed feet, and a playful nature.
🇹🇷 Türkçesi: Su samuru
💬 Sentences: The otter playfully slid down the muddy riverbank.
🇹🇷 Türkçesi: Su samuru, çamurlu nehir kıyısından neşeyle kaydı.
🔖 CORRUPT /kəˈrʌpt/
📚 Willing to act dishonestly in return for personal gain; morally depraved.
🇹🇷 Türkçesi: Yozlaşmış, rüşvetçi, ahlaksız.
💬 Sentences: The corrupt official accepted bribes
🇹🇷 Türkçesi: Yozlaşmış yetkili, rüşvet kabul etti.
📚 Willing to act dishonestly in return for personal gain; morally depraved.
🇹🇷 Türkçesi: Yozlaşmış, rüşvetçi, ahlaksız.
💬 Sentences: The corrupt official accepted bribes
🇹🇷 Türkçesi: Yozlaşmış yetkili, rüşvet kabul etti.
August 24, 2025 at 9:11 PM
🔖 CORRUPT /kəˈrʌpt/
📚 Willing to act dishonestly in return for personal gain; morally depraved.
🇹🇷 Türkçesi: Yozlaşmış, rüşvetçi, ahlaksız.
💬 Sentences: The corrupt official accepted bribes
🇹🇷 Türkçesi: Yozlaşmış yetkili, rüşvet kabul etti.
📚 Willing to act dishonestly in return for personal gain; morally depraved.
🇹🇷 Türkçesi: Yozlaşmış, rüşvetçi, ahlaksız.
💬 Sentences: The corrupt official accepted bribes
🇹🇷 Türkçesi: Yozlaşmış yetkili, rüşvet kabul etti.
🔖 DECEPTION /dɪˈsɛpʃən/
📚 The act of deceiving; hiding the truth, especially to gain an advantage.
🇹🇷 Türkçesi: Aldatma, hile, yanıltma.
💬 Sentences: His deception was revealed when the documents were discovered.
🇹🇷 Türkçesi: Belgeler bulunduğunda onun aldatmacası ortaya çıktı.
📚 The act of deceiving; hiding the truth, especially to gain an advantage.
🇹🇷 Türkçesi: Aldatma, hile, yanıltma.
💬 Sentences: His deception was revealed when the documents were discovered.
🇹🇷 Türkçesi: Belgeler bulunduğunda onun aldatmacası ortaya çıktı.
August 24, 2025 at 8:48 PM
🔖 DECEPTION /dɪˈsɛpʃən/
📚 The act of deceiving; hiding the truth, especially to gain an advantage.
🇹🇷 Türkçesi: Aldatma, hile, yanıltma.
💬 Sentences: His deception was revealed when the documents were discovered.
🇹🇷 Türkçesi: Belgeler bulunduğunda onun aldatmacası ortaya çıktı.
📚 The act of deceiving; hiding the truth, especially to gain an advantage.
🇹🇷 Türkçesi: Aldatma, hile, yanıltma.
💬 Sentences: His deception was revealed when the documents were discovered.
🇹🇷 Türkçesi: Belgeler bulunduğunda onun aldatmacası ortaya çıktı.
🔖 REACH /riːtʃ/
📚 To stretch out an arm; to arrive at a point; to achieve or communicate.
🇹🇷 Türkçesi: Uzanmak, ulaşmak, erişmek.
💬 Sentences: She reached for the book on the top shelf.
🇹🇷 Türkçesi: O, en üst raftaki kitaba uzanmaya çalıştı.
📚 To stretch out an arm; to arrive at a point; to achieve or communicate.
🇹🇷 Türkçesi: Uzanmak, ulaşmak, erişmek.
💬 Sentences: She reached for the book on the top shelf.
🇹🇷 Türkçesi: O, en üst raftaki kitaba uzanmaya çalıştı.
August 24, 2025 at 8:37 PM
🔖 REACH /riːtʃ/
📚 To stretch out an arm; to arrive at a point; to achieve or communicate.
🇹🇷 Türkçesi: Uzanmak, ulaşmak, erişmek.
💬 Sentences: She reached for the book on the top shelf.
🇹🇷 Türkçesi: O, en üst raftaki kitaba uzanmaya çalıştı.
📚 To stretch out an arm; to arrive at a point; to achieve or communicate.
🇹🇷 Türkçesi: Uzanmak, ulaşmak, erişmek.
💬 Sentences: She reached for the book on the top shelf.
🇹🇷 Türkçesi: O, en üst raftaki kitaba uzanmaya çalıştı.
🔖 VERDICT /ˈvɜːrdɪkt/
📚 A decision on a disputed issue in a civil or criminal case; a judgment or opinion
🇹🇷 Türkçesi: Hüküm, karar, yargı
💬 Sentences The jury reached a unanimous verdict after three days of deliberation
🇹🇷 Türkçesi: Jüri, üç günlük müzakereden sonra oy birliğiyle bir karara vardı
📚 A decision on a disputed issue in a civil or criminal case; a judgment or opinion
🇹🇷 Türkçesi: Hüküm, karar, yargı
💬 Sentences The jury reached a unanimous verdict after three days of deliberation
🇹🇷 Türkçesi: Jüri, üç günlük müzakereden sonra oy birliğiyle bir karara vardı
August 24, 2025 at 8:31 PM
🔖 VERDICT /ˈvɜːrdɪkt/
📚 A decision on a disputed issue in a civil or criminal case; a judgment or opinion
🇹🇷 Türkçesi: Hüküm, karar, yargı
💬 Sentences The jury reached a unanimous verdict after three days of deliberation
🇹🇷 Türkçesi: Jüri, üç günlük müzakereden sonra oy birliğiyle bir karara vardı
📚 A decision on a disputed issue in a civil or criminal case; a judgment or opinion
🇹🇷 Türkçesi: Hüküm, karar, yargı
💬 Sentences The jury reached a unanimous verdict after three days of deliberation
🇹🇷 Türkçesi: Jüri, üç günlük müzakereden sonra oy birliğiyle bir karara vardı
🔖 ACCURATE /ˈæk.jə.rət/
📚 Correct in all details; exact, precise, and free from error.
🇹🇷 Türkçesi: Doğru, hatasız, kesin.
💬 Sentences: Her accurate description helped the police find the location quickly.
🇹🇷 Türkçesi: Onun doğru tarifi, polisin konumu hızlıca bulmasına yardım etti.
📚 Correct in all details; exact, precise, and free from error.
🇹🇷 Türkçesi: Doğru, hatasız, kesin.
💬 Sentences: Her accurate description helped the police find the location quickly.
🇹🇷 Türkçesi: Onun doğru tarifi, polisin konumu hızlıca bulmasına yardım etti.
August 24, 2025 at 7:26 PM
🔖 ACCURATE /ˈæk.jə.rət/
📚 Correct in all details; exact, precise, and free from error.
🇹🇷 Türkçesi: Doğru, hatasız, kesin.
💬 Sentences: Her accurate description helped the police find the location quickly.
🇹🇷 Türkçesi: Onun doğru tarifi, polisin konumu hızlıca bulmasına yardım etti.
📚 Correct in all details; exact, precise, and free from error.
🇹🇷 Türkçesi: Doğru, hatasız, kesin.
💬 Sentences: Her accurate description helped the police find the location quickly.
🇹🇷 Türkçesi: Onun doğru tarifi, polisin konumu hızlıca bulmasına yardım etti.
🔖 LASH /læʃ/
📚 To strike with force; to criticize harshly; (noun) a sharp blow or a flexible part of a whip.
🇹🇷 Türkçesi: Şiddetle vurmak; sertçe eleştirmek; (isim) kamçı ucu, kirpik.
💬 Sentences: The storm began to lash against the windows
🇹🇷 Türkçesi: Fırtına pencerelere şiddetle vurmaya başladı
📚 To strike with force; to criticize harshly; (noun) a sharp blow or a flexible part of a whip.
🇹🇷 Türkçesi: Şiddetle vurmak; sertçe eleştirmek; (isim) kamçı ucu, kirpik.
💬 Sentences: The storm began to lash against the windows
🇹🇷 Türkçesi: Fırtına pencerelere şiddetle vurmaya başladı
August 24, 2025 at 7:07 PM
🔖 LASH /læʃ/
📚 To strike with force; to criticize harshly; (noun) a sharp blow or a flexible part of a whip.
🇹🇷 Türkçesi: Şiddetle vurmak; sertçe eleştirmek; (isim) kamçı ucu, kirpik.
💬 Sentences: The storm began to lash against the windows
🇹🇷 Türkçesi: Fırtına pencerelere şiddetle vurmaya başladı
📚 To strike with force; to criticize harshly; (noun) a sharp blow or a flexible part of a whip.
🇹🇷 Türkçesi: Şiddetle vurmak; sertçe eleştirmek; (isim) kamçı ucu, kirpik.
💬 Sentences: The storm began to lash against the windows
🇹🇷 Türkçesi: Fırtına pencerelere şiddetle vurmaya başladı
🔖 BUCK /bʌk/
📚 To oppose or resist something stubbornly; (noun) a male deer, rabbit.
🇹🇷 Türkçesi: Karşı koymak, direnmek; (isim) erkek geyik, tavşan vb. hayvan.
💬 Sentences: He decided to buck the trend and start his own business.
🇹🇷 Türkçesi: O, trende karşı koyup kendi işini kurmaya karar verdi.
📚 To oppose or resist something stubbornly; (noun) a male deer, rabbit.
🇹🇷 Türkçesi: Karşı koymak, direnmek; (isim) erkek geyik, tavşan vb. hayvan.
💬 Sentences: He decided to buck the trend and start his own business.
🇹🇷 Türkçesi: O, trende karşı koyup kendi işini kurmaya karar verdi.
August 24, 2025 at 6:11 PM
🔖 BUCK /bʌk/
📚 To oppose or resist something stubbornly; (noun) a male deer, rabbit.
🇹🇷 Türkçesi: Karşı koymak, direnmek; (isim) erkek geyik, tavşan vb. hayvan.
💬 Sentences: He decided to buck the trend and start his own business.
🇹🇷 Türkçesi: O, trende karşı koyup kendi işini kurmaya karar verdi.
📚 To oppose or resist something stubbornly; (noun) a male deer, rabbit.
🇹🇷 Türkçesi: Karşı koymak, direnmek; (isim) erkek geyik, tavşan vb. hayvan.
💬 Sentences: He decided to buck the trend and start his own business.
🇹🇷 Türkçesi: O, trende karşı koyup kendi işini kurmaya karar verdi.
🔖 STAGNANT /ˈstæɡnənt/
📚 Not moving or flowing; often stale or foul from standing. Lacking activity, growth, or development.
🇹🇷 Türkçesi: Durgun, hareketsiz; gelişmemiş, durgun (ekonomi vb.).
💬 Sentences: The stagnant water looking nice
🇹🇷 Türkçesi: Durgun su, güzel görünüyor.
📚 Not moving or flowing; often stale or foul from standing. Lacking activity, growth, or development.
🇹🇷 Türkçesi: Durgun, hareketsiz; gelişmemiş, durgun (ekonomi vb.).
💬 Sentences: The stagnant water looking nice
🇹🇷 Türkçesi: Durgun su, güzel görünüyor.
August 24, 2025 at 6:08 PM
🔖 STAGNANT /ˈstæɡnənt/
📚 Not moving or flowing; often stale or foul from standing. Lacking activity, growth, or development.
🇹🇷 Türkçesi: Durgun, hareketsiz; gelişmemiş, durgun (ekonomi vb.).
💬 Sentences: The stagnant water looking nice
🇹🇷 Türkçesi: Durgun su, güzel görünüyor.
📚 Not moving or flowing; often stale or foul from standing. Lacking activity, growth, or development.
🇹🇷 Türkçesi: Durgun, hareketsiz; gelişmemiş, durgun (ekonomi vb.).
💬 Sentences: The stagnant water looking nice
🇹🇷 Türkçesi: Durgun su, güzel görünüyor.
🔖 HOARSE /hɔːrs/
📚 Sounding rough and harsh, typically from a sore throat or shouting.
🇹🇷 Türkçesi: Boğuk, kısık, sesi kısılmış.
💬 Sentences: After cheering at the concert, her voice was hoarse for two days.
🇹🇷 Türkçesi: Konserde tezahürat yaptıktan sonra sesi iki gün boyunca kısıktı.
📚 Sounding rough and harsh, typically from a sore throat or shouting.
🇹🇷 Türkçesi: Boğuk, kısık, sesi kısılmış.
💬 Sentences: After cheering at the concert, her voice was hoarse for two days.
🇹🇷 Türkçesi: Konserde tezahürat yaptıktan sonra sesi iki gün boyunca kısıktı.
August 24, 2025 at 6:01 PM
🔖 HOARSE /hɔːrs/
📚 Sounding rough and harsh, typically from a sore throat or shouting.
🇹🇷 Türkçesi: Boğuk, kısık, sesi kısılmış.
💬 Sentences: After cheering at the concert, her voice was hoarse for two days.
🇹🇷 Türkçesi: Konserde tezahürat yaptıktan sonra sesi iki gün boyunca kısıktı.
📚 Sounding rough and harsh, typically from a sore throat or shouting.
🇹🇷 Türkçesi: Boğuk, kısık, sesi kısılmış.
💬 Sentences: After cheering at the concert, her voice was hoarse for two days.
🇹🇷 Türkçesi: Konserde tezahürat yaptıktan sonra sesi iki gün boyunca kısıktı.
🔖 NARROW /ˈnæroʊ/
📚 Of small width in relation to length; limited in extent or scope.
🇹🇷 Türkçesi: Dar, sınırlı, kısıtlı.
💬 Sentences: The narrow path led us through the forest to a hidden beach.
🇹🇷 Türkçesi: Dar patika, bizi ormandan gizli bir plaja götürdü.
📚 Of small width in relation to length; limited in extent or scope.
🇹🇷 Türkçesi: Dar, sınırlı, kısıtlı.
💬 Sentences: The narrow path led us through the forest to a hidden beach.
🇹🇷 Türkçesi: Dar patika, bizi ormandan gizli bir plaja götürdü.
August 24, 2025 at 5:57 PM
🔖 NARROW /ˈnæroʊ/
📚 Of small width in relation to length; limited in extent or scope.
🇹🇷 Türkçesi: Dar, sınırlı, kısıtlı.
💬 Sentences: The narrow path led us through the forest to a hidden beach.
🇹🇷 Türkçesi: Dar patika, bizi ormandan gizli bir plaja götürdü.
📚 Of small width in relation to length; limited in extent or scope.
🇹🇷 Türkçesi: Dar, sınırlı, kısıtlı.
💬 Sentences: The narrow path led us through the forest to a hidden beach.
🇹🇷 Türkçesi: Dar patika, bizi ormandan gizli bir plaja götürdü.
🔖 FAUX /foʊ/
📚 Made in imitation; artificial or fake.
🇹🇷 Türkçesi: Taklit, yapay, sahte.
💬 Sentences: She wore a faux leather jacket to the event.
🇹🇷 Türkçesi: Etkinlikte sahte deri bir ceket giydi.
📚 Made in imitation; artificial or fake.
🇹🇷 Türkçesi: Taklit, yapay, sahte.
💬 Sentences: She wore a faux leather jacket to the event.
🇹🇷 Türkçesi: Etkinlikte sahte deri bir ceket giydi.
August 24, 2025 at 5:55 PM
🔖 FAUX /foʊ/
📚 Made in imitation; artificial or fake.
🇹🇷 Türkçesi: Taklit, yapay, sahte.
💬 Sentences: She wore a faux leather jacket to the event.
🇹🇷 Türkçesi: Etkinlikte sahte deri bir ceket giydi.
📚 Made in imitation; artificial or fake.
🇹🇷 Türkçesi: Taklit, yapay, sahte.
💬 Sentences: She wore a faux leather jacket to the event.
🇹🇷 Türkçesi: Etkinlikte sahte deri bir ceket giydi.
🔖 SHACKLE /ˈʃækəl/
📚 A metal ring or band placed around the ankle or wrist to restrain; to restrict freedom
🇹🇷 Türkçesi: Pranga, zincir, kelepçe; kısıtlamak
💬 Sentences: The activist argued that unfair laws shackle progress
🇹🇷 Türkçesi Aktivist, adaletsiz yasaların ilerlemeyi kısıtladığını savundu
📚 A metal ring or band placed around the ankle or wrist to restrain; to restrict freedom
🇹🇷 Türkçesi: Pranga, zincir, kelepçe; kısıtlamak
💬 Sentences: The activist argued that unfair laws shackle progress
🇹🇷 Türkçesi Aktivist, adaletsiz yasaların ilerlemeyi kısıtladığını savundu
August 24, 2025 at 5:54 PM
🔖 SHACKLE /ˈʃækəl/
📚 A metal ring or band placed around the ankle or wrist to restrain; to restrict freedom
🇹🇷 Türkçesi: Pranga, zincir, kelepçe; kısıtlamak
💬 Sentences: The activist argued that unfair laws shackle progress
🇹🇷 Türkçesi Aktivist, adaletsiz yasaların ilerlemeyi kısıtladığını savundu
📚 A metal ring or band placed around the ankle or wrist to restrain; to restrict freedom
🇹🇷 Türkçesi: Pranga, zincir, kelepçe; kısıtlamak
💬 Sentences: The activist argued that unfair laws shackle progress
🇹🇷 Türkçesi Aktivist, adaletsiz yasaların ilerlemeyi kısıtladığını savundu
🔖 CEILING /ˈsiːlɪŋ/
📚 The upper interior surface of a room; an upper limit set on prices, wages, or expenditure.
🇹🇷 Türkçesi: Tavan; fiyat, ücret veya harcama için üst sınır.
💬 Sentences: The old house has a beautifully painted ceiling.
🇹🇷 Türkçesi: Eski evin güzelce boyanmış bir tavanı var.
📚 The upper interior surface of a room; an upper limit set on prices, wages, or expenditure.
🇹🇷 Türkçesi: Tavan; fiyat, ücret veya harcama için üst sınır.
💬 Sentences: The old house has a beautifully painted ceiling.
🇹🇷 Türkçesi: Eski evin güzelce boyanmış bir tavanı var.
August 24, 2025 at 5:51 PM
🔖 CEILING /ˈsiːlɪŋ/
📚 The upper interior surface of a room; an upper limit set on prices, wages, or expenditure.
🇹🇷 Türkçesi: Tavan; fiyat, ücret veya harcama için üst sınır.
💬 Sentences: The old house has a beautifully painted ceiling.
🇹🇷 Türkçesi: Eski evin güzelce boyanmış bir tavanı var.
📚 The upper interior surface of a room; an upper limit set on prices, wages, or expenditure.
🇹🇷 Türkçesi: Tavan; fiyat, ücret veya harcama için üst sınır.
💬 Sentences: The old house has a beautifully painted ceiling.
🇹🇷 Türkçesi: Eski evin güzelce boyanmış bir tavanı var.
🔖 SLAB /slæb/
📚 A broad, flat, thick piece of stone or concrete, typically rectangular.
🇹🇷 Türkçesi: Levha, kalın dilim, beton plaka.
💬 Sentences: The workers laid a concrete slab for the new patio.
🇹🇷 Türkçesi: İşçiler yeni teras için bir beton levha döşedi.
📚 A broad, flat, thick piece of stone or concrete, typically rectangular.
🇹🇷 Türkçesi: Levha, kalın dilim, beton plaka.
💬 Sentences: The workers laid a concrete slab for the new patio.
🇹🇷 Türkçesi: İşçiler yeni teras için bir beton levha döşedi.
August 24, 2025 at 5:46 PM
🔖 SLAB /slæb/
📚 A broad, flat, thick piece of stone or concrete, typically rectangular.
🇹🇷 Türkçesi: Levha, kalın dilim, beton plaka.
💬 Sentences: The workers laid a concrete slab for the new patio.
🇹🇷 Türkçesi: İşçiler yeni teras için bir beton levha döşedi.
📚 A broad, flat, thick piece of stone or concrete, typically rectangular.
🇹🇷 Türkçesi: Levha, kalın dilim, beton plaka.
💬 Sentences: The workers laid a concrete slab for the new patio.
🇹🇷 Türkçesi: İşçiler yeni teras için bir beton levha döşedi.
🔖 PLAGIARISE /ˈpleɪdʒəraɪz/
📚 To use someone else's work or ideas without permission and present them as your own.
🇹🇷 Türkçesi: İntihal yapmak, aşırmak.
💬 Sentences: It is unethical to plagiarise parts of another author's work in your thesis.
🇹🇷 Türkçesi: Tezinde intihal etmek etik dışıdır.
📚 To use someone else's work or ideas without permission and present them as your own.
🇹🇷 Türkçesi: İntihal yapmak, aşırmak.
💬 Sentences: It is unethical to plagiarise parts of another author's work in your thesis.
🇹🇷 Türkçesi: Tezinde intihal etmek etik dışıdır.
August 24, 2025 at 5:45 PM
🔖 PLAGIARISE /ˈpleɪdʒəraɪz/
📚 To use someone else's work or ideas without permission and present them as your own.
🇹🇷 Türkçesi: İntihal yapmak, aşırmak.
💬 Sentences: It is unethical to plagiarise parts of another author's work in your thesis.
🇹🇷 Türkçesi: Tezinde intihal etmek etik dışıdır.
📚 To use someone else's work or ideas without permission and present them as your own.
🇹🇷 Türkçesi: İntihal yapmak, aşırmak.
💬 Sentences: It is unethical to plagiarise parts of another author's work in your thesis.
🇹🇷 Türkçesi: Tezinde intihal etmek etik dışıdır.
🔖 ROUGHLY /ˈrʌfli/
📚 Approximately; not precisely or exactly.
🇹🇷 Türkçesi: Yaklaşık olarak, aşağı yukarı.
💬 Sentences: The project will take roughly three months to complete.
🇹🇷 Türkçesi: Projenin tamamlanması yaklaşık üç ay sürecek.
📚 Approximately; not precisely or exactly.
🇹🇷 Türkçesi: Yaklaşık olarak, aşağı yukarı.
💬 Sentences: The project will take roughly three months to complete.
🇹🇷 Türkçesi: Projenin tamamlanması yaklaşık üç ay sürecek.
August 24, 2025 at 5:42 PM
🔖 ROUGHLY /ˈrʌfli/
📚 Approximately; not precisely or exactly.
🇹🇷 Türkçesi: Yaklaşık olarak, aşağı yukarı.
💬 Sentences: The project will take roughly three months to complete.
🇹🇷 Türkçesi: Projenin tamamlanması yaklaşık üç ay sürecek.
📚 Approximately; not precisely or exactly.
🇹🇷 Türkçesi: Yaklaşık olarak, aşağı yukarı.
💬 Sentences: The project will take roughly three months to complete.
🇹🇷 Türkçesi: Projenin tamamlanması yaklaşık üç ay sürecek.