Bu adam, Erdoğan'ın eski metin yazarı. Fikirleri Saray'dan bağımsız değil. Bu iktidar, sahnedeki bir dans grubuna hayasızlık diye 24 saat içinde soruşturma açarken, kendi yandaşının bu ülkenin kurucusuna ettiği bu hakaretlere, bu tarihi yalanlara nasıl göz yumar? Göz yummuyor teşvik ediyorlar.

Ancak asıl fail, bu tetikçiden çok, ona bu silahı veren, ona "çanak tutan" ve onu "koruyan" AKP iktidarının bizzat kendisidir.

Milli Mücadele'nin Başkomutanı'na "risk almazdı, vasat altıydı" demek, "kaplıcalara kaçtı" iftirasını atmak... Bu, tarihi cehaletten değil, beslendiği irtica bataklığından gelen bir nefretten kaynaklanır.

24 saat sonra, milletin öfkesiyle alay edercesine aynı yazıyı yeniden yayınlamaları ise, bu saygısızlığın bir "hata" değil, bilinçli, kasıtlı ve organize bir "operasyon" olduğunun en net kanıtıdır.

Aydın Ünal'ın kaleminden dökülen bu irin, sadece kendi kinini değil, onu koruyan, ona bu cüreti veren, ona bu alanı açan iktidarın da Atatürk'e olan patolojik düşmanlığını tescillemektedir.

Bu bir ihmal değil, kasıtlı bir operasyondur. Bu ülkenin kurucusuna karşı bu kadar organize, bu kadar pervasız ve bu kadar nankörce bir düşmanlığa çanak tutan, hatta bunu bizzat teşvik eden bir zihniyet, bu ülkenin tarihine de, bugününe de, geleceğine de ihanet etmektedir.

Bu organize düşmanlığın başrolünde, bizzat devletin en tepesindeki kurumlar ve o kurumların başına atanmış aparatlar var.

Bu, yeni nesillerin Atatürk’le olan son bağını da koparma projesi.

Hepsinden daha vahimi, başına "tarikatçı" sıfatı yapışmış Milli Eğitim Bakanı'nın, okullarda yapılacak anmaları fiilen engellemek için "kapıları kilitleyin, önlem alın" talimatı vermesi...

Diğer yanda, Atatürk'ün kurduğu ve Kurtuluş Savaşı'nı yöneten Gazi Meclis'in (TBMM) protokol girişine bir Atatürk posteri ve yarıya indirilmiş bir bayrağı asma "zahmetine" bile girmeyen bir Meclis Başkanı...